Nedir Olan Biten?

her türlü enstrüman, multienstrümanistler, lutiyeler, virtüözler, farklı olanlar ve fark yaratanlar... sokak müzisyenleri, ustalar... özellikle genç ve çocuk ustalardır bu bloğu heyecanlandıran...

bu blogta; emek harcayarak sanat yapan insanlar arasında kesinlikle zerre kadar fark aranmaz ve aranmadığı için bulunmaz... dünya devi bir sanatçı ile "benim dünyam keman", "benim hayatım fagot, arp yada korno" diyerek, elinden geleni sanat uğruna hiç bir beklentiye kapılmadan yapmaya çalışan 5 yaşındaki çocuk arasında fark yoktur bu blogta... hatta şöyle bir fark bile olabilir; çoğu zaman 5 yaşındaki çocuk çok daha fazla sanatçıdır çünkü çocuklarda mantık denen zırvalık yoktur... özellikle mantığın insanı sadece paraya sürüklediği içinde bulunduğumuz zaman diliminde...

yıllar önce pek de tuhafmışım.. yukarıya sonradan "sadece" ekleyerek biraz yoldan çıkardım kendimi:).. yaşlandıkça paracı oldum.. siz de azcık paracı olun.. sanatçılar da zengin olsunlar... kulağınıza küpe olsun bu, mümkünse çok zengin olun sanattan taviz vermeden.. buraya "zengin sanatçılar" kategorisi açıp, sizi ayrıca paylaşayım..

dev konser salonlarından çok, sokaklar; dünya devlerinden çok amatör ruhla ter dökenler, stüdyodan çok sahneler ve doğaçlama üretenlerdir bu bloğu mutlu eden...

müzik; öylesine yapılırsa müziktir... en iyi müzisyen, çalarken durmadan hata yapan müzisyendir... en iyi dinleyici de o hataları ayakta alkışlayandır...

evrende müzikten daha önemli hiç bir şey yoktur...

yıllar sonra; müzikten daha önemli olan tek şey bu blogça bulunmuştur, o da ahlaktır... ahlakın olmadığı yerde, sanat bile biter...

belli edilmek istenmese de, sevimli ifadelerle üzeri örtülmeye çalışılsa da; kişiseldir, ukaladır, dediğim dediktir ve çaktırmadan dayatılan fikirlerdir, beğenilerdir bloglar...

"dün bir zeytinyağlı fasülye yedim, deneyin isterseniz, belki siz de seversiniz" dendiğinde; "dün dünyanın en iyi zeytinyağlı fasülyesini yedim, beğenmeyen zevksizdir, karaktersizdir, suratına kürekle vurulasıdır" şeklinde algılamanız gereken yerlerdir bloglar...

işte bu kesin ve tartışılamaz gerçek nedeniyle, "müzik dayatmaları" dır bu bloğun adı...

müzik dayatmaları?

hayatta değiştirmem dediğim sayfa adını bile değiştirdim.. gitmediğim psikolog bana "hayatta yapmam" dediklerini değiştir dedi gibi geldi bana.. yani ben psikolog olsam, öyle derdim... ama asıl sebep şu: sanki sanatçılar "dayatma" gibi bir şeyin içinde olmak istemiyorlar gibi de geldi bana ve öyleyse eğer, o da mantıklı geldi bana.. gerçi ben sanatçı olsaydım, dayatılmaktan memnuniyet duyardım.. her şey dayatılırken iyi de sanat ve sanatçı dayatılınca mı kötü?.. 2023 yılında müzik güncesi yapıverdim ben de.. aşağıdaki açıklama da kalsın dedim... dikkat ederseniz, sayfa adresi de o şekilde üstelik bu isimde bir trt programı varken, ben bu adresi nasıl almışım? onu da anlamadım... bilseydim, bir banka adresi alırdım ve paylaşımlarımı şimdi mayamiden yapardım...

basit, iddiasız ve kendi halinde bir blogdur... bakmayın gereksiz tevazusuna, nedense çok okunur bu blog... kişisel dayatmalardır... empoze etmeye çalışır bu blog... "budur işte!" ve "aman allahım! muhteşem, harika, fevkalade, insan üstü vs vs vs" filandır...

gelecek vaadedenlerdir... duyulsun, beğenilsin, unutulmasın istenenlerdir...

"dayatma" gibi oldukça itici ve saçma sapan bir ifade, bilinçli olarak blog adı yapılmıştır...

sanat esintileri, müzik meltemi, mezzo adagio o ne yahu! ama fena da değilmiş:) yada arşeden dökülenler ve çorabı kaçan headbangçi gibi hoş ve çekici isimler bulmaktan aciz olmam değil sebep... bakın nasıl buluyorum... ispatladım da yani...

müzikten anlamam, klasik müzikten ise zerre kadar anlamam... "sanattan anlamak" ve "müzikten anlamak" nedir? onu ise mümkün değil anlayamayacağım... sanattan ve müzikten anlayanlar yüzünden çocuklar ve gençler başta olmak üzere, toplum sanatsız kaldı sanki?...

anlayamadığım bir diğer şey de; klasik müziğe klasik müzik deniyor olması..

burası "blog" tur ve blog kalacaktır... 30 küsur yazarlı, reklam geliri bekleyen bir yer asla olmayacaktır... hiç de açık kapı bırakmadım, halbuki iyi para var bu işte... keşke dikkatli yazsaydım... sözde bazı blogların, internet sayfalarının ve sairenin, sanat ve sanatçılar üzerinden; sanatçılardan çok daha iyi para kazandıkları kesin... ve işte bu ahlaksızlıktır... bu blog ahlaksız olmayacaktır...

neyse artık... reklam alınmaz, para kazanılmaz burada... zaten para kazanılan yere blog denmez... hah şimdi oldu...

orasından burasından saçma sapan pencereler açılmaz bu blogta... reklam da verilmez... bulan, okur... okumayan çok şey kaybeder, hayatı eksik yaşamış olarak kabul edilir... bu blog, sadece kendini dayatmaz... her hangi bir kaygı, endişe filan yoktur burada çünkü paylaştığım kitlede yok o kaygı...

ilkeli bir blogdur anlayacağınız müzik dayatmaları... ilkesinden asla taviz vermez... tek ilkesi; ilkesizliktir ve ilkesi filan olmadığı için, taviz vermemek de kolay bu blogta...

emek verilen her eser... emek veren her yaştan sanatçı... az biraz dinlediklerim, bir parça mitoloji, eser miktarda matematik çünkü kafa o kadar basmıyor ve arkeoloji, 2 tutam da başka şeylerdir bu blog...

bu bloğa seve seve öneri alınabilir, çok da mutlu olunur... ama ısmarlama yazı yazılmaz... ısmarlanabilir tabii ama yazılmayabilir... yazılabilir de aslında!... yani yazı ısmarlayanın bu bloğu iyi anlamış olması gerekir... her neyse işte...

çocuklar; "şşşt, bana bak, herkesi yazmışsın, beni unutmuşsun... ne biçim blogçusun lan sen vs vs vs" diyebilirler... çocukların ve gençlerin, bazen de genç kalanların her şeye hakları var... olmalı yani... zaten hayatınız boyunca bundan daha fazlasını istemenize de pek (hiç) hoş bakılmayabilir... "hadi lan ordan" gibi bir cevap almayacağınız yaşlardayken, tadını çıkarın...

özetle; reklam, promosyon ve destek sayfası değil burası... ben beğendiğimi paylaşıyorum sadece... her beğendiğimi de paylaşamadım maalesef...

bu blogta yer aldıysanız eğer; hakkınızda yazı yazıldıysa, bilin ki muhteşemsiniz... eğer hala daha yoksanız, muhteşemliğinize henüz ben ulaşamamışımdır... çok da sevinirim, ulaşmama yardımcı olursanız...

şöyle de bir sorun var ama burada; ben biraz tembelim... geç olsun, güç olmasın; bu bloğun ikinci ilkesi bu olabilir... yada nasipte, kısmette varsa; olur inşallah...

nedir bu blogda olan biten?

yahu bi şey olduğu filan yok... zaten ille de her şeyde bi şey olması mı lazım!... burada olan biten hiç bir şey yok... sadece öylesine keyif ile yazıyorum, paylaşıyorum bir şeyler... ya bırakın da şu hayatımızda bazı şeylerde de hiç bir şey olup bitmesin... ille bir şey olacak!... "ne var burada?" yok arkadaş burada bir şey...

öylesine gezinirken öğrenmek, öğrenirken de paylaşmak var burada diyeyim bari... 

bu blog; aslında öğrenmek için açılmıştır, sizin okumanızda sakınca görülmediği için paylaşılmaktadır... 

alelade biriyim ben... hiç bir kulüpten yada camiadan değilim... eksper, otorite hiç değilim... uzmanlığa değil, uzmayanlığa çok daha yakınım tamam, berbat bir espri idi... eleştirmen de değilim... o konser senin, bu konser benim, dolaştığım da yok... gel, şu konseri izle, güzel şeyler yaz diyen de yok, yüzüme gülüp, içinden küfreden de... bilgili, fikirli filan da değilim... öğreniyorum bir şeyler ve paylaşıyorum...

iyi dinlerim ama! dikkatli olun, çok pis dinlerim:)... eğer gün gelir de ben piyano resitali verirsem, bilin ki dinleye dinleye piyanist olunabiliyormuş... dinleye dinleye gitarist olunabildiğini ispatlamış durumdayım, pek de hafife almayın diyerek, hava da atayım biraz...

müzik dendiğinde; akla önce müzisyen değil, dinleyici gelmelidir... ona göre:)...

dünyadaki iyi müzisyen sayısı, iyi dinleyici sayısından çok daha fazladır!... kesinlikle eminim ama ne yazık ki ispatlayamam...

bütün olan biten şudur bu blogda:

müzik fakirlerin tek lüksüdür;
şarkı söylerken kötü düşüncelerden uzaklaşırsınız
ve dans ederken açlığı unutursunuz...
böyle demiş esma ablam
biraz da budur belki...

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar