yeniden asia minor

türk-fransız ortak yapımı bir efsane olan asia minor dan bahsetmek için between flesh and divine albümlerinin plak formatında yeniden basımını bekliyordum, nihayet sevenleriyle buluştu bu şaheser... tabii her zamanki gibi, benim paşa gönlüm keyfe gelinceye kadar yine 2 ay kadar geçti üstünden zannedersem:)...

between flesh and divine
analog kayıt 180 g vinyl sınırlı baskı lp formatındaki albümü rainbow45 records sayfasından ve bazı müzik mağazalarından satın alabilirsiniz... hemen online satın alma için aşağıdaki bağlantıyı tıklayın ve satın alma işini halledin geçin bir an önce...

tıkla & al geç

tabii bir sorun var, sadece plak olarak basıldı!... plak olarak yeniden basılmış olması hatta en azından ülkemizde de basılmış olması çok önemli ama keşke sadece plak olarak basılmasaydı... her kesimden dinleyiciye hitap edebilecek bir yelpazede basılsaydı... keşke öğrencilere de hitap edebilen baskıları da olsaydı... bir keşkem daha var asia minor konusunda, keşke web sayfalarında türkçe bir şeyler de olsaydı... hatta keşke bir resmi web sayfaları olsaydı!!... olan sayfa da gayrı resmi...

bizler şu müzikler ve şu gruplar gençlerce tanınsınlar, dinlensinler istedikçe, fazladan 2-3 genç tanısa, dinlese ne iyi olur dedikçe; bu gruplar tanınmamak ve dinlenmemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar...

ülkemizde bu progresif müzik işi biraz sıkıntılı gidiyor... ama gidiyor... daha doğrusu, müzik işi çok sıkıntılı gidiyor... böyle bakınca olaya, ülkemizde progresifin durumu oldukça iyi bile diyebiliriz:)... nasıl ama? bardağın dolu kısmını görmek budur işte:)... zaten bütün dünyada az yada çok sıkıntılı gittiği için, ülkemizdeki sıkıntı pek de sırıtır durumda değil... zaten ülkemizde prog sıkıntısına gelinceye kadar:)... neyse artık...

öncelikle rainbow45 records'a can-ı gönülden şükranlarımı yollayayım çünkü baskıya aldıkları tüm albümler başucu albüm kıvamındalar... işin ticari yönü tabii ki olacak ama bence yaptıkları tam bir hizmet ve olabilecek en karsız ticaret büyük ihtimalle...

asia minor 1980
ciddi biçimde karıştıranlar oluyor, ben de bir süre bocalamıştım ilk karşılaştığımda çünkü bir başka asia minor grubumuz daha var, onlar da çok çok iyiler ve caz yapıyorlar... etnik caz... o asia minor u da çok fazla severim ama burada bahsettiğim onlar değiller... ben de yıllar sonra tamamen farklı bir tada sahip cazcı asia minor u dinlediğimde kafam karışmıştı ve hemen isimleri incelemiştim... aslında çok karıştırılan bu iki grubumuzun yazılışları farklı... cazcı olan grubumuzun adı asiaminor şeklinde bitişik olarak yazılıyor...

prog rock yapan, sadece iki albümle gönüllerimizi fetheden, sonrasında dağılan ve tekrar bir araya gelsinler diye uzun süre gözlerinin içine baktığımız ama bir araya gelmeyeceklerini anladığımız grubumuz ise asia minor oluyor ve gayrı resmi sayfalarını da aşağıda hemen paylaşıyorum...

http://asiaminor.progressiveworld.net/

1979 yılında çıkardıkları crossing the line albümü de oldukça iyi ve o albümdeki bazı parçalara hayranım ama şu between flesh and divine bir başka!... apayrı bir güzellik!... gerçekten çok üst düzey bir albüm... beni en çok şaşırtan da bu albümün prog rock ın pırıltılı dönemlerinde değil de, pırıltısız dönemlerinde çıkmış olması... tabii diğer yandan prog rock tan kaçışın had safhada olduğu 1980 de çıkmış ve büyük başarı sağlamış bu albümün değerini de ortaya seriyor bu durum...

kişisel notlarımda -ki saçma sapan ve dağınık notlardır- okuyan da sanki büyük bir bilgi arşivim var sanacak:)))... neyse işte, bill bruford'un, 1981 yılında asia minor grubuna toplam 4 sayfalık bir mektup yazdığı ve bu mektubunda günün şartlarını uzun uzun anlattığı gibi bir bilgi mevcut... yes ve king crimson gibi efsane grupların en parlak dönemlerinde yer alan, hatta yanlış bilmiyorsam, genesis'in de bir albümünde çalan bruford galiba aynen aşağıdakileri yazmış... 4 sayfalık mektupta başka neler yazmış? gerçekten çok merak ettim ama benden bu kadarı çıktı... bunu da nereden aldığımı hatırlamıyorum...
"Progresif Rock yapsak bile yayınlayacak mecra bulamama ve konser verememe riskine sahibiz. Artık bir devir bitiyor. Warner patronları daha radyo dostu ve popüler albümlere yer vereceğini net belirtiyor. Taşlar yerinden oynuyor. Albümünüzün (Between Flesh And Divine) promosu elime geçti. Çok beğendim. Harika bir iş çıkarmışsınız. Fakat keşke bu albüm 1981 yılı değil de 1970 lerde piyasaya çıkıyor olsaydı. Dünya çapında bir albüm olurdu."
grubun 1988 yılında çıkmış landscape pictures in rock isimli bir albümlerinden daha bahsediliyor ve parçalar crossing the line ile aynı!... ben o albümü hiç dinlemedim, görmedim ve grubun kendi sayfasında da yok o albüm... yeniden basım olsa, adı neden değişsin!?... o durumu anlamadım... [ekleme: biraz uğraşınca anladım ki, landscape pictures in rock albümünde, crossing the line albümündeki parçalar sözsüz olarak basılmış...] 

landscape pictures in rock albümü, sadece cd olarak piyasaya çıkmış 1988 yılında ve grubun bile haberi yok!... albümün prodüktörü de oldukça ilginç... alan parsons!... o bildiğimiz alan... galiba (emin de değilim) sadece aynı anda, aynı stüdyoda kayıt çalışmaları varmış asia minor ile alan parsons project'in... o süreçte bi kaynaşma, yakınlaşma yaşanmış ama alan parsons sırf bu sebeple grubun kayıtlarını 10 sene sonra neden ve nasıl  basıp piyasaya sunmuş asia minor'ün haberi ve izni olmadan? onu da anlamış değilim... bu tip tuhaf laflar dönüyor ortalıkta ama işin gerçeği bana pek de normal ve inandırıcı gelmedi hiç...

birden aklıma geldi şimdi ve paylaşasım da geldi... tamam konumuz ağırlıklı olarak between flesh and divine ama ben şu hastası olduğum mahzun gözleri araya sıkıştırayım... crossing the line albümündeki en beğendiğim parça...



1970 lerin başlarına kadar dayanan oldukça eski bir grup asia minor... müziğin gerçekten müzik olduğu yıllarda bir araya gelen müzisyenlerle başlamış birliktelik, ayrılmalar, katılımlar olmuş ve between flesh and divine albümünü çıkaran kadroda bulunan isimler şöyle; eril tekeli (gitar ve flüt), setrak bakırel (vokal, gitar, bas), lionel beltrami (davul, perküsyon) ve robert kempler (klavye, bas)... bir önceki crossing the line albümünde üç isim aynı olmasına rağmen, klavyeleri nick vicente çalmış...

aslında asia minor yola çıktığında davulcu can kozlu da eril tekeli ve setrak bakırel ile birlikte idi ancak ilk albüm çıkmadan önce yolları ayrılmak zorunda kaldı can kozlunun başka bir şehre gitmesi nedeniyle... yahu ne biçim anlatıyorum! yarım yamalak!... başını yazmadan sonunu yazıyorum... bu üç isim saint joseph lisesinde okurlarken kurdukları okul orkestrasıyla milliyet gazetesinin yarışmasına katılıp, birinci oluyorlar ve daha sonra üniversite öğrenimleri için fransaya gidiyorlar... orada atılıyor asia minorun temelleri ama can kozlu albümler öncesinde ayrılıyor onlardan mecburen... hatta belki de asia minor içinde hiç de yer almamış olabilir... asia minor olmadan önce grubun ismi layla idi... bu süreçte bir süre yada ara ara can kozlu da layla ile çalışmış... beltrami ve kempler de dahil olup, iş ciddileşince, isim değiştirip asia minor oldular... daha da doğrusu, önce asia minor process idi, albümler çıkmadan önce asia minor oldu...

eril tekeli ve setrak bakırel (1974, paris)
layla dönemi aslında ön asia minor dönemi olarak da kabul edilebilir çünkü layla'dan asia minor'a dönüşüm sadece isim bazında olmuş... layla döneminde de kadroda zaman zaman değişiklikler yaşanmış... ben sağdan soldan bulduğum yarım yamalak bilgiyle çok da derinlere inmek istemiyorum... 1977 yılında can kozlu tamamen ayrıldıktan sonra, ana kadrodaki beltrami dahil olmuş gruba...

müziğe 6 yaşında piyano ile başlayan can kozlu, paris sorbone üniversitesinde ekonomi okudu ve aynı zamanda caz okulunda iki sene de caz eğitimi aldı... yetmedi, amerikaya geçip, berklee akademisinde vurmalı çalgılar üzerinde çalışmalar yaptı... bir çok ünlü cazcı ile türkiye de dahil olmak üzere neredeyse dünyanın her yerinde konserlere çıktı... caz, füzyon, funk vs vs vs ustası bir davulcudur... yanlışım olabilir ama aydın esen ve kerem görsev ile de çalışmalar yaptı... adı asia minor ile anılmasa da, can kozludan da bahsetmeden edemedim...

eril tekeli bence grubun kalbi... başta setrak bakırel olmak üzere diğer elemanlara haksızlık da etmek istemem ama asia minor müziğinin en karakteristik yönü olan flüt-gitar deseni tamamen onun eseri... her iki albümü de benim gözümde çizginin çok üstünde bir konuma oturtan kişidir eril tekeli... fransadan döndükten sonra paralel adlı bir grup kurdu... adanada çiftçilikle uğraştığı da söyleniyor...

paralel-fırtına



sağı solu kurcalarken, şöyle de bir çalışma buldum eril tekeliye ait... old friend... bu çalışmanın, paralel ile alakası yok, apayrı bir çalışma...



setrak bakırel ise müziği hiç bırakmadı, film müzikleri yaptı ve özellikle yılmaz güneyin fransada yönetmenliğini yaptığı filmlerin bazılarının müzikleri setrak bakırele ait... yol ile birlikte en çok ses getiren yılmaz güney filmi olan duvarın da müziği setrak bakırel ve garip şahin'e ait ve yukarıda mahzun gözler demiştik, şimdi de yalnızlık diyeyim duvardan...

Yılmaz Güney Duvar Film Müziği Yalnızlık



gelelim asıl konumuz olan between flesh and divine albümüne... bence progresif rock tarihinde mutlaka adından bahsedilmesi gereken önemli bir albüm... 1980 yılında yapılmış olsa da bence senfonik prog rock kategorisinde 70 lerin başındaki kalbur üstü bir çok grup ile boy ölçüşebilecek kapasite ve nitelikte bir albüm... müziklerinde zaman zaman king crimson, zaman zaman da jethro tull ve camel etkileri de yok değil...

between flesh and divine albümü; eril tekeli'nin hayranı olduğu greta garbo'ya atfen bu ismi almış... bunun sebebi, greta garbo'nun "kadın" kavramının iki farklı ucunu yani tensel ve gizemli ruhsal yönünü en iyi taşıyan kadın olduğunu düşünüyor anladığım kadarıyla eril tekeli...

bu albümün çıkış süreci de oldukça sancılı olmuş... maddi destek bulamamışlar, aileler ve yakın çevre destek olmuş... hiç olmayacak anda gruptan ayrılmalar yaşanmış, örneğin basçı birden bire ayrılınca, bas partisyonlarını da kendileri halletmek zorunda kalmışlar... stüdyoda yapılan miksi beğenmemişler, başka bir stüdyoda o işi de kendileri üstlenmişler... albümün dağıtımında ciddi sıkıntılar yaşanmış, sonunda müziklerini çok beğenen safari ambiance fransada, ingiliz lotus ise dünyada dağıtımı üstlenmiş... geç olmamış ama biraz güç olmuş... sonuç ise harika olmuş ve bu muhteşem albümü bugün de dinliyoruz...

çok ilginçtir ki, ben bu albümü ilk olarak 1984 yada 1985 yılında dinlemiştim ve pek de ilgimi çekmemişti o zamanlar... itiraf edeyim, çok bayık bulmuştum:)... gençlik işte... 2005 yılında etnik caz gruplarının albümlerinden oluşan bir mp3 cd satın almıştım, moda idi o zamanlar bu tip mp3 ler ve zannedersem cazcı asiaminor ile karıştırmıştı kaydeden kardeş ve bir sürü etnik grup ve müzisyen arasında bu albüm de çıkmıştı. bu sebeple benim asia minor ile gerçek tanışmam oldukça geç oldu denebilir... 2005 yılında dinlediğimde ise resmen bayılmıştım... 20 yıl beni ciddi biçimde değiştirmiş anlayacağınız... 1985 de bayık bulduğum albüme, 2005 yılında bayılıyorum:))...

asia minor
asia minor, anadolu ezgilerini çok iyi yoğurup kullanan bir grup ve bu sayfada bu konuda bir kaç kez şu görüşümü belirttim, bir daha belirteyim; bu tip sentez çalışmalarda ben sentezi hissetmek istemiyorum! mesela anadolu rock ise bu sentez, ben anadolu kısmını bariz biçimde hissetmemeliyim!... umarım anlaşılmıştır... müzisyen bana onu çaktırmadan vermeli, müzik pek coğrafi olmamalı!... asia minor bunu çok çok çok iyi yapan bir grup... müziklerinin içinde aslında oldukça koyu bir biçimde anadolu var ama müzikleri buram buram anadolu kokmuyor... diyeceksiniz şimdi "bir sakıncası mı var anadolu kokmasının?"... evet var... buram buram iskoçya, yunanistan yada iber yarımadası vs kokan müzikleri de sevmiyorum... bağlamalı, gaydalı, balalaykalı yada buzukili rock müziğini sevemedim... asia minor ı da bu sebeple çok beğeniyorum zaten... asia minor illa ki oturup, bilinçli olarak anadolu-fransız-prog sentezi yapmadı bence... müziklerini yapıp ortaya koydular ve doğal olarak o sentez ortaya çıktı... çünkü ait oldukları ve yaşadıkları coğrafya aynı anda etkiliyor sonuçta... genlerde ne varsa, o... eski bilgiler yıkıldı artık, genlerin de çok kısa sürede değiştikleri ispatlandı... yeri gelmişken sıkıştırayım araya:)...

between flesh and divine albümü de ciddi anadolu lezzeti içeriyor ancak fransız senfonik tadı da bence oldukça ön planda... sonuçta öyle mükemmel bir albüm ortaya çıkmış ki, zaten 35 dakikalık, prog için oldukça kısa sayılabilecek bu albüm kendisini üst üste defalarca dinletebiliyor ve zerre kadar bıkkınlık da vermiyor... albümde; nightwind, northern lights, boundless, dedicate, lost in a dream yell ve dreadful memories olmak üzere toplam altı parça var... ben gerçekten parçalar arasında ciddi bir ayrım yapamıyorum ama en beğendiğim nightwind i paylaşayım... aşağıdaki video animasyonlusundan:)... animasyon da anthony lucas a ait...



ben de en tepede "türk-fransız" grubu dedim ama bence kim ne derse desin, asia minor; eril tekeli ve setrak bakırel demektir... parçalar tamamen onların eseridir... milli duygularımın kabarmış olmasından filan değil, gerçekten öyle olduğu için böyle yazıyorum... asia minor bir anadolu grubudur... çok mu önemli nereli olduğu denebilir, evet çok önemli!...

bugün de tersliğim üstümde:)...

önemli tabii... "bu ülkeden hiç bir şey çıkmaz abi" diyenler çok fazla olduğu için önemli!... bu ülkeden her şey çıkmıştır, çok da iyi şeyler çıkmıştır ve çıkacaktır... ingiltereden 300 çıkmıştır, buradan 3 çıkmıştır ve bunun da sebepleri zaten fazlasıyla bilinmektedir... ama şu da yadsınamaz bir gerçek ki; aynı kulvarda yarıştıklarını geçebilirsin, çok daha iyi olabilirsin yada en azından denk olabilirsin, harika çalışmalara imza da atabilirsin ama ne yazık ki ve ne hikmettir ki, ne olursa olsun ait olduğun coğrafyanın çok ötelerine öyle kolay kolay geçemezsin... biraz uzaklaşırsın belki yada sana üç adım öteye gidebilmen uygun görülmüştür de sen 5 adım öteye gidersin ama hiç bir zaman 20 adım öteye gitmen pek de mümkün olmaz... ya kendi kendini yersin, ya birbirini yersin yada seni yerler...

iki sene içinde üst üste iki adet ciddi ses getiren albüm yapıp, tüm avrupada dikkatleri çekmeyi başarabilen asia minor a sonrasında ne olmuştur bilmiyorum... neden daha fazla güzelliğe imza atılmamış? bilmiyorum, öğrenmek için de çaba sarfetmedim işin gerçeği... sebebi muhtemelen yukarıda koyu koyu ifade ettiklerimdir... sadece tek bir albüm çıkarıp dağılan o kadar çok grup var ki!... prog için anormal bir durum da değil...

1979 yılından bir tv programı... 15 aralık 1979... programın adı mosaique...



tamı tamına 39 yıl sonra, 15 aralık 2018 tarihinde bir araya gelip verdikleri konserden de bir video paylaşayım... between flesh and divine albümünden northern lights adlı parça...

bir çok yeni asia minor kaydına buradan ulaşabilirsiniz...

instagram sayfalarında da buradan ulaşabilirsiniz...



ekleme/ağustos 2019

yukarıdaki son iki paragrafta kafayı yiyerek bitirmişim yıllar önce:)... kalsın öyle... paylaşımı da 1979 yılı konseri ile kapamışım... tam 39 sene sonra, yine aynı gün yani 15 aralık günü çekilen videoyu da yakın bir zamanda ekledim...

üst üste iki muhteşem albüm çıkarıp, ortadan kaybolmalarına da çok içerlemişim:)... ama yukarıdaki son videodan anlayacağınız üzere, asia minor tekrar bir araya geldi ve 40 yıl önceki kalitelerinden hiç bir şey kaybetmeden yine sahnelerde boy gösterdi...

eril tekeli ve setrak bakırel'in; 1982 sonrasında, yukarıda bahsettiğim farklı çalışma ve projelere girmeleri ve başka albüm çalışmalarına kalkışmamaları sebebiyle, grup doğal olarak dağıldı sayılır ama benim anladığım kadarıyla hiç bir zaman dağılma kararı filan da almamışlar... yada ben bilmiyorum... yine benim sağdan soldan topladığım bilgilere göre, asia minor hiç bir zaman dağılmamış ve yılda bir kez bile olsa, bir araya gelip, konser vermişler... belki de 1982-1991 yılı arası durgun geçmiştir ama 90lı yıllarda da asia minor konserleri var... hatta asia minor olarak, farklı bir kadro ile yaptıkları albüm kayıtları da var ve adı blind dervish ama kayıtları yapılan bu albüm piyasaya çıktı mı çıkmadı mı? bilmiyorum...

asia minor bir ara yada bir süre pasif kaldı denebilir ama 2014 yılında tekrar bir araya geldiler ve bildiğim kadarıyla 2015 yılında konserlere yeniden başladılar... sonrasında da between flesh and divine bildiğiniz üzere yeniden yayınlandı... biz (yada ben diyeyim) grup tekrar bir araya gelecek mi? ah gelseler keşke vs vs vs derken, meğer onlar zaten hiç ayrılmamışlar... günün birinde, facebook sayfalarından turne ve koser fırsatları için araştırma içinde olduklarını duyurdular bereket ve bir arada oldukları net biçimde anlaşıldı...

grup sürekli konser çalışmalarına devam ediyor... takip edebildiğim kadarıyla; 2015 mayıs ayındaki paris studio raspail ve 5 mayıs 2018 ispanya minnuendo festivali konserleri oldukça ses getiren konserler oldu... studio raspail'de başka konserleri de oldu... mesela bildiğim kadarıyla 2018 yılında da aynı yerde konser verdiler... 2018 yılı aralık ayında, ilk italya konserine de çıktılar milano casa di alex'de... fazlası olabilir ama ben bilmiyorum...

en önemli haberi de vereyim; geçtiğimiz ay içinde, yeni albüm hazırlıkları içinde olduklarını duyurdular... bize de beklemek kaldı ama hemen ardından da lionel beltrami, sağlık sebepleriyle, bu yeni albümde yer alamayacağını duyurdu maalesef... onun yerine julien tekeyan geçecek davula... albüm kasım 2019 da çıkacak...

şimdilik bu kadar, sizi minnuendö'nün mahzun gözleri ile bırakayım artık...

Yorumlar

  1. Süper grup süper plak. Bu kadar metedince siz gittim aldım hemen ve gerçekten harika albüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. valla ben methettim diye gidip satın almış olmanıza çok acaip sevindim:)... teşekkürler ederim bol bol:)...

      Sil
  2. GÖKÇE YILDIRIM17 Nisan 2016 14:26

    Bu tip gruplara ve müzisyenlere gıcık oluyorum. Sadece kısa bir süre büyük işler yapıyorlar ve albüm çıkarıyorlar sonra bırakıyorlar. Şimdi diyeceksiniz ki ekonomik sebepler kaliteli müziğe verilen önem yada bildimiz başka bir sürü şeyler. Diğer Türk müzisyenlerinde hepsi böyle. Yarım yamalak işler yapmışlar sonra gidip müzik dışında ne varsa yapmışlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler katkınız için... gıcık olmayın yahu:)... tabii biliyorum çok iyi niyetle gıcık oluyorsunuz sonuçta ve hepimiz isterdik ki onlarca yıl konserlere çıksınlar, birbirinden güzel çok daha fazla albüm yapsınlar vs vs vs... ama bazen olmuyor işte... bilemeyiz... üstelik müzikten de kopmuş değiller ki... çok farklı şekillerde bir araya geldiler ve çok farklı şekillerde müziğe sürekli devam ettiler... asia minor de farklı isimlerin katılımıyla devam etti... çok kabaca o çalışmalarından da örnekler verdim yazıda zaten... böyle müzisyenlerin müzikten kopmaları mümkün mü?... yarım yamalak işler demeniz doğru değil ama ben sizin asia minorü çok sevdiğiniz için tepkili olma durumunuzu anlıyorum:)...

      Sil
  3. Yazı çok güzel Asia Minora yakışır olmuş ve bu müthiş grubun tanınmasında etkili yazılar bunlar. Albüm çıktıktan sonra tanıtım yazılarının da çoğalması çok iyi. Teşekkürler ederim ama anlamadığım bir şey var ki aralarda eleştirilerde serpiştirmişsiniz mesela plağın sınırlı sayıda basılması gibi yada Fransız vatandaşı da olsan orta doğlusundur öteye gidemezsin gibi. Tamam hadi birincisini anlayamadığım bir espri olarak yapmışsınız ama öteye gidemezsin kısmını anlamadım. Sizi eleştirmiyorum ve Asia Minora ve bloğunuzdaki diğer bir çok paylaşımdan gördüğüm kadarıyla müsisyenlere çok destek olan birisiniz ve en azından yukarıdaki bir kişinin bile satın almasına sebep olmanız da çok önemli ama anlayamadım eleştirilerinizi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim yorumunuz ve uyarınız için... evet anlatmak istediğimden farklı da algılanabilecek yada dediğiniz gibi hiç algılanamayabilecek şeyler yazmışım... ama hemen şunu belirteyim, bahsettiğiniz konuları kötü bir niyetle yazmadım... "sınırlı baskı" konusuna güldüm dememin sebebi aslında biraz acı bir gülme... zaten o kadar "sınırlı bir alıcı kitlesi" ne sahip ki bu tür müzik, "keşke sınırsız baskı olsa da defalarca yok satıp, defalarca yeni baskıya girse" anlamında idi o gülme... yanlış anlamaları önlemek için metinden sileceğim ama burada kalsın ve ne yazmış olduğum da bilinsin... "fransız vatandaşı da olsan orta doğulusundur" derken de şunu kast ettim: ne olursa olsun, ağzınızla kuşlar da tutsanız, havada 9 değil 18 takla da atsanız, yada tıpkı asia minor gibi "onlardan daha da iyi yapsanız bile bu işi" en fazla bir yere kadar yükselebiliyorsunuz anlamında... burada yergi değil ciddi bir övgü var asia minor e... asia minor bence bir çok kalbur üstü prog rock grubundan çok daha yüksek bir kaliteye sahip ve zamanında ciddi biçimde dikkatleri üzerine çekmiş olmasına rağmen ne yazık ki layık olduğu konumda değil... moda tabiriyle ne yazık ki underrated... bu konuyu da daha açık bir şekilde izah etmem gerekiyor demek ki... ola ki es kaza grup üyeleri bir şekilde okurlar, bu harika insanları hiç bir şekilde kırmak istemem... uyarınız için çok teşekkürler...

      Sil
  4. Böyle gruplarımız ve müzisyenlerimiz var ve 40 sene sonra öğreniyoruz. Bize mi yazık onlara mı? kime yazık yada yazıklar olsun?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) hepimize yazık... ve gerçekten yazıklar olsun ki ne kendileri kendi yaptıklarına sahip çıkıyorlar ne de başkaları... bu sayfada her fırsatta aynı derdimi dile getiriyorum: en başta müzisyenlerimizin kendi emeklerine saygıları yok...

      Sil
  5. böyle güzel bir grup ile tanıştırdığınız için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hep birlikte asia minor a teşekkür edelim:)...

      Sil
  6. Bu yazı sayesinde sayfanızı gördüm çünkü asia minor grubu da kendi sayfalarından bu makaleyi yayınlıyor. Hak edene verdiğiniz destek için ve gençlere özellikle bilgi verdiğiniz için ben kendi adıma size çok teşekkür etmek istiyorum. Bundan sonra yazılarınızı sürekli takip edeceğim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim... asia minor un bu yazıyı sayfasından veriyor olmasına da çok sevindim...

      Sil
  7. Gençliğimde resmen fırtına gibi esmişti Asia Minor. Fransız Türk ortak yapımı cümleniz çok güzel. Bu topraklardan kaynak bulup, Avrupai yaklaşımla harmanlanıp, dünyaya açılan bir grup idi. Dünyada ne yapılıyorsa, bu ülkede de o yapılıyordu. Dünyada yapılan ile sanatçımızın yaptığını yan yana koyduğunuzda hiç bir fark göremiyordunuz. Nerden nereye geldik. Bloğunuzu ara ara mutlaka takip ediyorum, siz de ara ara ama kaliteli yazıyırsunuz. Teşekkür ederim. Bu gruplara ve müzisyenlere daha fazla yer vermeniz çok iyi olur çünkü genç müzisyenlerimizi de sürekli paylaşıyorsunuz ve onlar da gelip mutlaka sayfayı okuyorlardır hatta onların çevreleri de okuyordur. Görsünler eskiden ne olduğumuzu. Tabii bu arada dünyada kalmadı prog rock, yani sadece biz çökmedik, dünya çöktü. Teşekkürler ederim çok.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar