biz! bu ülkede minicik elit bir grubuz

bu bir edebiyat türüdür ama asla yazılmaz... yazılı edebiyat olmadığı gibi, sözel de değildir çünkü dile de getirilmez...

ilk defa dünyaya yeni bir edebiyat türünü kazandırmanın haklı gururunu yaşıyorum... bu edebiyat, "hissettirilen edebiyat"... bir bakıma sanat da denebilir... hissedilenin hissettirilmesi sanattır çünkü... dünyaya yeni bir sanat dalını da kazandırmış oldum aynı paragraf içinde...

çeşitli tipleri var bu edebiyatın... "kimse kitap okumuyor" mesela... yada "kimse dergi satın almıyor"... "kimse klasik müzik dinlemiyor" gibi gibi...

bakın çok efendice yaklaşımlar... dedim ya, sanat bu... ben kitap okuyorum, klasik müzik dinliyorum, dergi okuyorum filan ayıptır, denmez öyle... kimse okumuyor!...

bir de hep aynı cümleler olmasın diye, farklı kullanımları da var bunların... "herkes tv izliyor" "herkesin elinde cep telefonu var" "millet dizi manyağı olmuş" vs vs...

bu kadar yeter mi? yetmez yahu... yeterince yücelme ve yeterince yerin dibine batırma yok... çok daha fazlası olması lazım... dallanıp, budaklanması, nokta atış spesifikleşmesi de lazım ki, biz hissedelim o yüce varlığın nasıl bir yüceler yücesi olduğunu...

"salonlar boş azizim" mesela... bakın bu güzel... anladık hemen... klasik müzik dehası bizi muhatap alıyor... daha düşük bir ihtimal, "tiyatro dehası"... bi ihtimal opera ve bale gurusu... böyle bir şey...

yada "yok yahu falanca kemancı hayatta gelmez türkiyeye, gelse de salon boş kalır, zaten salon yok bizde" yetmez tabii bu "siz onu musikverein'de dinleyecektiniz" şeklinde devam ederse, tadından yenmez...

"kimse klasik müzik dinlemiyor azizim, salonlar bomboş" iyi mi? şimdi oldu ama yetmez... birazcık da acındırma lazım... urfa biberi serpiştireceksin... yok, olmadı bu... chili pepper... bak bu oldu... aman haaa sakın red hot chili peppers demeyin, o da olmaz... gümlersiniz...

arabesk iğrenç olsa da, hafiften lazım olur bu arabesk herkese... "kimse klasik müzik dinlemiyor azizim, salonlar bomboş... klasik müziği bitirecekler, bizi bitirecekler" bayaaa bi oldu...

peki bu ifadeler doğru mu? tabii ki doğru... konu bunların doğru yada yanlış olması değil...

konu, benim onlarla dalga geçiyor olmam... dalga geçiyorum arkadaş...

snoblarla dalga geçiyorum...

"yandık, bittik, mahvolduk" edebiyatı üzerine, "biz minicik, bir avuç klasik müzikçiyiz, seçkin insanlarız, kimse bizi anlamıyor" edebiyatı...

klasik müzik snobu edebiyatıdır bu...


her şeyin var bir snobu önemli önemsiz... ama en çok snob da klasik müzik, opera ve bale alanında mevcut tabii... özellikle klasik müzik ve opera snobluk yapmaya değecek konular tam olarak... mesela gidip de bozlak yada "hafif!?" müzik konularında snob olmanın pek bir anlamı yok... faydası ve getirisi de yok... klasik müzik ise tamı tamına uygun... getirisi çok yüksek... düşünsenize, snob olmuşsunuz ama gidip ola ola calipso snobu olmuşsunuz!... ben bile oturup yazmazdım hakkınızda...

birinci derece sit alanı mübarek... öyle önüne gelen parselleyemez, etrafını çitlerle çeviremez klasik müziğin...

bu snobların hali "ayı yavrusunu severken öldürür" durumuna aynen uyuyor... gerçi ben sevdiklerini filan düşünmüyorum hiç ama dışarıdan bakılınca sevgiden delirmiş gibi duruyorlar... her biri ayrı bir mecnun...

bu arada; snob olarak ifade ettiğim kesim, sanatçı kesim değil kesinlikle... yazmış olduğum ve yazacak olduğum şeylerin hiç biri, kesinlikle sanatçıları hedef almıyor... bu işin mutfağında olan ve bin bir zorlukla sanatını, işini yapan sanatçılar değiller hedefim... yaşı ve konumu ne olursa olsun, bu ülkedeki 1 adet sanatçı bile bu paylaşımın muhatabı değil...

zaten herhangi bir şüphesi olmayan, üzerine hiç bir şeyi gereksiz yere alınmaz değil mi?...

sanatçının snob olması zaten mümkün değil çünkü sanatçı sanatına yüksek bir tutkuyla bağlıdır... sanatçı için sanatı hayatıdır zaten... gözü kolay kolay başka bir şey görmez...

snob'un tek tutkusu kendisidir... sanat snob için sadece bir araçtır...

snob, sanatçı olmayı beceremeyip, bir şekilde kıyısından köşesinden o camia içinde kendisine yaşam alanı açmaya çalışan kişidir...

bir snob asla "çocuklar, gençler müzikle uğraşmıyorlar, sanatla uğraşmıyorlar, piyano çalmıyorlar, şarkı söylemiyorlar... keşke her çocuk bir enstrüman çalsa, her çocuk dans etse, her çocuk resim yapsa...." gibi şeyler söylemez... bunları söyleyenler sanatçılardır... snoblardan duyabileceğiniz tek şey, yukarıda yazdıklarımdır... "kimse klasik müzik dinlemiyor" der bir snob...

neden?... yapabildiği tek şey dinlemek çünkü... onun dışına çıkıldığı anda biter snob... olay, dinleme ve konsere gitme ile sınırlı kalmak zorundadır...

ön planda olan sadece kendi yapabildiğidir... "dinlemek" ve "salonu doldurmak"

snoblar; eser yaratmak yada eser seslendirmek dışında olunabilecek şeyleri olmaya çalışırlar ve sanatçının olduğu alanı tırtıklamaya başlarlar...

sanatçı müziği sahiplenir... snob'da sahiplenir...

sanatçı, sanat alanını sahiplenir, korur... yayılsın, gelişsin, süreklilik kazansın, yeni sanatçılar bu işi sahiplenip, yürütsün ister...

snob'da sahiplenir, korur... başkalarından korur ama!... yayılmasın, gelişmesin, hatta küçücük kalsın ister... dar alanlarda yaşayabilir çünkü...

müziğin sahiplenilmesi! tuhaf değil mi?... müziği sahiplenmek ve korumaya çalışmak!... hatta abartmak... çok ilginç aslında... müzik dinlemek gibi doğal bir ihtiyacı aşırı zorlaştırmak, abartılı hale getirmek hatta o müzikten resmen korkutmak ve insanları uzaklaştırmak... vs vs... bunlar snobların işidir... sanatçıların arzusu ise, tam tersidir...

diyeceksiniz ki bir snob, nasıl korur müziği? nasıl korkutur?...

çok basit... "klasik müzik konseri" lafını çıkın sokağa sorun bakalım ne diyecekler... çok ciddi, korkunç bir şey yahu... gerçekten öyle... bunların detaylarına giremem şimdi, çok uzar... ama sanatçılara sesleniyorum; snoblar yüzünden sizi dinlemeyi çok isteyenler gelemiyorlar konserlerinize... bilin yani... güvenin bana... eğer şikayetleriniz varsa; ilk çözmeniz gereken sorundur bu snob sorunu... benden söylemesi, size kalmış...

araya biraz müzik de serpiştireyim...

lucie horsch şimdi artık genç kız oldu ve en ünlü genç ustalardan biri... aşağıdaki video çok hoşuma gider... paylaşayım bari dedim... snoblar bu videoyu görünce "bak ne güzel, gelişmiş ülkenin hali başka, kültür azizim kültür, bizim halk anlamaz vır vır bır bır" diyorlar... ben de "yaptınız da halk izlemedi mi?" diyorum... bu yazının özeti budur...



snoblarla derdim yok, bana ne yahu zaten... snobluk, sadece sinir bozan, başka da pek elle tutulur zararı olmayan, sadece snobluk yapana ciddi zararlar verebilecek bir durum...

ama müziği sahiplenip, aklı sıra korumaya çalışıyorsa, ulaşılamaz yerlere koyuyorsa yada iyice haddini aşıp, her şeyi kendince şekillendirme gayretine giriyorsa ve özellikle de kendisine yaşam alanı açıp, statü yaratmaya kalkıyorsa... dertlenirim...

müziği statü meselesi haline getirip, topluma müdahale etmeye kalktıklarında dert sahibi olurum tabii...

atatürk'ün halkı için yaygınlaşmasını istediği müzik, yeniden minicik bir elit zümre tarafından sahiplenilmeye çalışılıyorsa ve resmen halka yayılması önleniyorsa, ben dilediğime dilediğim lafı ederim arkadaş... kırılmaca gücenmece yok... şimdiden söyleyeyim...

osmanlı'nın son dönemlerinde nasıl belirli bir elitler topluluğu dinlemişse bu müziği, şimdi de isteniyor ki herkes dinlemesin... halk tarafından dinlenirse çok sesli müzik, yani önüne gelen dinlerse, değeri düşer!... enflasyon mantığı... bugün adına inatla klasik denmeye çalışılan bu evrensel çok sesli müzik, resmen irili ufaklı salonlara hapsedilmiş durumda... ve resmen can çekişiyor... can çekiştiğini söyleyen de ben değilim, onlar, yani snoblar...

arka mahallenin fakir çocuğu, zengin çocuğunun oyuncağını şöyle eline alıp da "bir kurcalayayım bakayım nasılmış bu zengin oyuncağı" dediğinde eline vurulup da hemen alınır ya elinden fakir çocuğun... işte öyle bir oyuncağa dönüştürüldü adına inatla klasik denen bu müzik...

ve çok da enteresandır ve bir o kadar da acıdır ki, sanatın yönünü de o snoblar belirlemeye çalışıyorlar!... belirliyorlar da... çok da başarılılar bu konuda...

herhangi bir sanatçı, bahsettiğim kişilerin kimler olduğunu anlar... sanatınızı yada ben sevmem pek ama mesleğinizi diyeyim, yada belki profesyonel sahanızı onların elinden bir an önce kurtarın... bakın, her şeyi onlar belirliyorlar... ben söyleyeyim de gerisi size kalmış... bu yazının ilk hali "kurtarın şu müziği snobların elinden" idi...

snoblar; müziği delik deşik, sanatçıları da parça pinçik ederler... kimi baş tacıdır, kimi de rezilin tekidir onlara göre... ortası yoktur...

sanatçı, bestecilere saygılıdır... bazılarını daha çok beğenir... sanatçı, diğer sanatçılara da saygılıdır... bazılarını daha çok beğenir...

snob ise bir yada bir kaç besteciye tapar... diğerlerini dışlar... hatta berbat bulur... zerre kadar da saygısı yoktur...

snob için sadece bir kaç yorumcu muhteşemdir...

snob için, dinlenecek tek bir tür müzik vardır...

snobun "müzik dinleme" konusunda çok ağır kuralları ve ritüellleri vardır...

sanatçı her şeyi büyütme ve yaygınlaştırma sevdalısıyken, snob her şeyi daraltma ve küçültme peşinde koşar... neden mi? hem değeri artsın diye hem de

(burası çok önemli bu sebeple ayrı yazayım) eğer alan büyürse, işler hakim olamayacağı, öğrenip aklında tutamayacağı kadar büyür!... tabii arkadaş, kolay mı 65 besteciyi ve eserlerini öğrenip hakim olmak!... 3-5 besteci, 3-5 solist, 3-5 eser konusunda uzmanlaşmak kolaydır... bu sebeple; zaten muhteşem besteciler, muhteşem eserler ve muhteşem yorumcular dışındakileri yerin dibine batırır... "bilmeye gerek yok bile onları" gibisinden ağız burun kıvırır...

snobluk, uzmanlığa kadar gider... bu sebeple alan dar olmalıdır... çünkü ille de o camiada kendinize bir yer açmak zorundasınızdır... yahu o camianın önemli kısmının işi o! camiada virtüöz de var, çalgı yapım uzmanı da var, piyano akortçusu var, absolut kulak sahibi var, solist var, şef var, öğretmen ve öğrenci de var... işte sorun bu, o konunun eğitimini alan, aynı seviyeye bir kaç yılda geliyor... snob olmak gerçekten kolay değil... 45 yılınızı veriyorsunuz icabında...

snob, piyano çalamaz pek... ama ben piyano dalında profesör olabilecek kadar yüksek bir bilgi birikimine sahip snoblar biliyorum... kötü bir şey mi? yooo kötü olur mu, gerçekten muhteşem bir şey...

kötü olan şu; mesela tek bir marka piyano vardır onun için, o markanın tek bir modeli, o modeli en iyi çalan 2 solist ve o piyanonun sesinin muhteşem ötesi olduğu 3 salon vardır... o muhteşem sesi anlayabilecek kişi sayısı da dünyada 5 tir... geri kalan dördünü de kimse tanımaz... snob budur...

buraya kadar da pek sorun yok... ama snob asla durmaz...

o 5 kişi, 3 salon, 2 solist ve tek model haricinde her şey iğrençtir... yukarıdaki 3 besteci ve 5 eseri de buna ekleyin, alın size minicik bir dünya...

yukarıdaki ilk ifadelerimden daha değişik bir noktaya geldi değil mi snobluk... dedim ya derece derece, kademe kademe...

işleri sarpa sarmadan kolaylaştırmak için snobların elinde çok silah vardır... mesela sadece madrigal dinler!... sadece bach dinler... yada ne bileyim, sadece keman dinler... sadece belli bir dönemi dinler... sadece plak dinleyeni, sadece canlı dinleyeni de mevcuttur... audiofiller alınmasın, o ayrı bir konu...

bu snobların önemli kısmı zararsızdır... ama maalesef çok az sayıda müzisyen de aralarında olmakla birlikte, minik bir grup bu camiayı resmen eline geçirmiştir...

mesela konser vereceksiniz, olmaz... öyle önüne gelen konser veremez...

iyi bir müzisyen misiniz? hooop dur hele... bir takım snoblar sizi önce bi beğenmeli... yahu senin ne kadar iyi bir müzisyen olduğunu söyledi mi? de sen iyiyim diyorsun!...

"e ama o müzisyen filan değil, nerden bil....." diyemezsiniz... anlar o... her şeyi bilir... dur hele... 45 yılını boşuna mı heba etmiş!... piyanonun bütün tellerinin kalınlıklarını tek tek sayar o sana... arşede kaç at kılı var bilir... sen biliyor musun?... işte olay burada biter... yahu valla yuja wang bilmiyordur o tellerin kalınlıklarını, çekiçlerin tellere vurma kuvvetlerini filan... snob bilir...

bir snob, bilmem kaç yüz yıllık tarih içinden öyle bir bestecinin öyle bir eserinden bahseder ve o bestecinin, o eserde hangi besteciden etkilendiğini öyle bir anlatır ki, orada orkestra şefi varsa, yandı... sanatçı ile snob arasındaki fark budur... snob hiç bir işe yaramaz, konuşur...

snoblar sürekli tartışırlar... otu boku tartışırlar... çünkü tartışma olmazsa kendilerini gösteremezler... tartışma olmalıdır ki o engin bilgileriyle cahilleri aydınlatabilsinler...

her şeye de çamur atarlar... konser salonları küçüktür, akustik bozuktur, orkestra kötüdür, repertuvar berbattır... sezon programları iğrençtir, şef iyi yönetemez, solist kendini veremez, seyirci rezalettir... ama bütün konserlere de giderler...

bu minicik elit zümre, sürekli ağlar ve klasik dedikleri müziğin geleceği adına çok büyük kaygılar yaşarlar... yahu neden kaygılanıyorsun ki? zaten aşmışsın, git viyanada pariste yada milanoda, bolognada dinle müziğini... yok, ille de kaygılanacak ki kendisini gösterebilsin... ama sadece kaygı yaşarlar... klasik denen müziğin geleceğinin kaygı verici olmaması için hiç bir adımı atmazlar, üstelik daha kaygı verici boyutlara ulaşması için de ellerinden geleni yaparlar...

statü meselesi
sorun, dediğim gibi aslında sahip olunan yada olunmayan bilgi filan değil... kibirli ve ukala olsun yada olmasın, snob olsun yada olmasın, gerçekten bilgili olan kişi her zaman baş tacıdır... sorun gerçekten işin o kısmı değil... sorun, herhangi bir sınıfı çok yüksek yerlere koymak ve o yüksek yerlerde kendisine yaşam alanı açmak için çabalamak... özetle; statüsü yüksek bir sosyal yada ekonomik sınıf içinde yüksek statüye sahip olabilmek, o sınıf içinde kendisini zorla kabul ettirmeye çalışmak... hiç olmazsa, o sınıf içinde bir şekilde yer alıp, o statüyü toplum içinde kullanmak...

adına klasik denen müziğin snobları çoğunlukla yaşlı ve baron sınıfından oldukları için ve modernmiş izlenimi veren "snob" ifadesi ile muhteşem klasik müziği ve kendilerini bağdaştıramadıkları için, kendilerine hakaret edildiğini düşünürler ve kızarlar... tabii ki hakarettir... doğru düşünüp, doğru anlarlar...

peki nedir bu snobluk?

snobluk; günümüzde özellikle genç kesim içinde gerçek bir statü olarak görülmeye ve kullanılmaya başlanmış olsa da, aslında iğrenç bir durumdur ve bu ifade en çok sanat alanında, özellikle de müzik içinde kendine sağlam bir yer edinebilmiştir... gençler mesela birini övmek için bu ifadeyi çok kullanıyorlar... "adam tam bir snob rockçı!" gibi... bundan anlaşılması gereken şudur: "o adam cahil ve kibirli bir züppe, basit, vulgar ve aleladenin fevkinde"...

snob ifadesi, bildiğim kadarıyla ingilizceden yayıldı tüm dünyaya... yeni bir kavram da değil, 1800'lerin başlarına kadar gidiyor... sıradan öğrencileri aristokrat öğrencilerden ayırmak için kullanılmış ilk defa... sine nobilitate yani soylu olmayan ifadesinin snob olarak dile yerleştiği biliniyor... latince kökenli ama ilk modern kullanım yeri ingilizce... şimdi tuhaf geliyor ama o dönemde asil olmayan öğrencilerin isimlerinin önüne s.nob ifadesi yazılırmış... günümüzde bereket böyle bir aşağılama yok, onun yerine direk tepesine ediliyor... ilk kullanımında ters bir durum söz konusu ve aristokrat sınıf, kendisinden olmayan kişileri aşağılamak için kullanmış bu ifadeyi... günümüze gelinceye kadar da durum nasıl olduysa tersine dönmüş ve bugün snob ifadesi özellikle yeni nesil tarafından neredeyse övgüye döndürülmüş durumda...

snob filan derken, sürekli statüden bahsettik, sınıflardan bahsettik... her ne kadar bir çok kişi bu kavramlara kızıp, gayet insancıl bir yaklaşımla "yok öyle şey, herkes eşittir, öhööm" şeklinde hümanizm snobluğu yapıyor olsa da, olan bir şeye yok denemez... sınıf da var, statü de... sınıfını, statünü bileceksin arkadaş... latince sine nobilitate ifadesi de galiba ayakkabı tamirciliğinden türetilmiş... emin değilim, aklımda öyle kalmış da olabilir... alakası da olmayabilir... aklımda kalan bir diğer şey de, shakespeare'in sir nob gibi bir ifadeyi züppe anlamında kullanmış olduğu ama bundan fazlasını da bilmiyorum... bunu da galiba ekşi sözlükte okumuştum, üşenmeyin, inceleyin...

gevezeliğin sonu yok... en iyisi ben bir güzellik paylaşayım... şimdi ne paylaşsam, yerden yere vurur snoblar... tek laf edemedikleri damardan vurayım... jacques loussier babaya laf edenine tanık olmadım (vardır kesin), boylarını azcık aşıyor çünkü... klasik müziğin böyle bozulması karşısında can verecek gibi oluyorlar ama buna laf edemiyorlar... kemençelisini, bağlamalısını paylaşıp, darmadağın edecektim ama kıyamadım çünkü klasik müziğin snobu da iyidir arkadaş... kabuklarında kalsalar, çok da severim kendilerini...

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar