Ana içeriğe atla

dennis chambers

drum bateri davul
dennis chambers

bakmayın davul devi dennis chambers'ın böyle buddha gibi oturduğuna, önündeki oyuncaklarla ortalığı dağıtmakla meşgul o anda... bayılıyorum heykel gibi hareketsiz oturup da aşırı hız yapmasına... sanki miskin miskin oturmuş kıraathaneye, gelene geçene bakıyor gibi... bir de sakız çiğnemesine bayılıyorum sahnede... aşağıda da bir video paylaşacağım, dalga geçer gibi terini silip, su da içecek...

ben davuldan, davulculardan anlamam pek... bildiğim davulcu sayısı da taş çatlasın 10 dur... ama dennis chambers'ın apayrı bir yeri var bende... youtube kanalında sürekli en tepede durur, sonra izle listesinde... arada sırada açar izlerim özellikle o lakayt tavrını... bakmayın böyle dediğime, belki de dünyanın en ciddi ve en titiz davulcusudur kendisi... yazdığım gibi çalar ama çaldığını dinleyin olanca dikkatinizle, en ufak bir hata bulamazsınız...

ara ara bayıldıklarımı da paylaşıyorum buradan kısa da olsa... budur! dediklerimi ve dinlediklerimi... dinleyecekseniz, bunu dinleyin diye... unutmayın, dayatmalı blog burası... davul dinleyecekseniz, dennis chambers; izleyecekseniz de aşağıdaki carlos santana konseri... 3. dakikadan filan başlayın, boşverin santanayı filan, o her zaman bildiğiniz gibi... bu paylaşım dennis chambers'a özel sonuçta... montreux 2011 den bir soul sacrifice... bu videoyu sadece bizlerle dalga geçişini izlemek için izleyeceksiniz... santana sahnesi üstadlarla dolu olduğu için, bir takım başka dalga geçişlere de tanık olabilirsiniz...



yukarıda dediğim gibi, özel bir davul merakım yok... dennis chambers hayranlığım var sadece... "dinlediklerim" tag'ini de yapıştırdım paylaşıma, dennis chambers'ı ben dinlediğim ne kadar usta varsa, bir çoğunun arkasında davul çalarken gördüm çünkü... carlos santana ile bildiğim kadarıyla 10 yıldan fazla çalıştı... santananın istanbul konserinde de kadrodaydı kendileri... santana dışında yakınen bildiklerim; john mclaughlin, niacin, funkadelic, scofield ve victor wooten... en babaların yanında oldu her zaman ve hiç bir zaman da onların gölgesinde kalmadı... davulcu ve basçıların kaderidir çünkü çoğu zaman gölgede ve geri planda kalmak... george duke ile de çalışmış, onu bilmiyordum... daha çok var çalıştığı önemli isim...

ben kendisini sadece bir kere canlı izleme fırsatı bulabildim, 2018 yılında victor wooten ile çıktıkları turnede... 1 festival izmir kapsamında verilen tek bir konser idi ve sonraki iki gün de istanbulda çalmışlardı... saksafoncu bob franceschini'nin de kendilerine eşlik ettiği bu konseri izlemeye gelen iki grup insan vardı... benim gibi wooten hastaları ve chambers hastaları... bu tip konserlerde hem erken bilet almak önemlidir hem de davul hastaları için, davulun sahnenin neresinde olacağı... o tipler oradan bilet almak zorundadırlar... yani aslında wooten konserine özellikle chambers dinlemeye gelenler oldukça fazla idi... itiraf edeyim, ben de wooten'ı kendi halinde bırakıp, dennis chambers'ı izledim hayran hayran... yine itiraf edeyim, o konserde wooten'da aradığımı ve beklediğimi bulabildiğim söylenemez... yada durmadan izleye izleye aşina gelmeye başladı iyice... dennis chambers, her zamanki gibi harika idi... ve her zamanki gibi aşırı egolu tabii... bis e bile çıkmadı... kendi halindeydi işte sonuçta bilen bilir, tıpkı dennis chambers gibiydi:)... güzel bir old school covers paylaşayım kendilerinden...



18 yaşındayken funkadelic ile başlamış çalışmaya chambers... davula başlama yaşı ise 4... 6-7 yaşlarındayken profesyonel caza başladığı da biliniyor... muhtemelen caz barlarda ama tabii o caz barların nerede bulunduklarını da hesaba katın derim... ve kimlerle bu işe başlamış olabileceğini... ben detaya girmiyorum ve detaylı araştırıp incelemişliğim de yok... hakkında 2 kelam edip, gerisini size bırakacağım sonuçta...

dört yaşında davul çalmaya başlayan dennis chambers, altı yaşında baltimore bölgesindeki gece kulüplerinde konser vermeye başladımış... 18 yaşındayken parliament - funkadelic'e katılmış ve 1985'e kadar onlarla çalmış... 1986 yılında da john scofield grubuna katılmış... o zamandan beri caz füzyon müziğinin önemli isimlerinin çoğuyla da çalmış... detay vermeyeyim dedim ama bu kadar da olsun...

john scofield, george duke, brecker brothers, santana, parliament funkadelic, john mclaughlin, niacin, mike stern, cab, greg howe ve daha birçokları ile kayıt ve performans sergileyen dennis chambers; güçlü tekniği ve hızıyla ön plana çıkıyor ve aynı zamanda tekniğinin ayırt edici özelliği de ani ve hızlı atakları oluyor... son derece müzikal ve ritim odaklı güçlü bir stili var... çok farklı müzik türlerinde rahatlıkla çalabiliyor en çok dikkatimi çeken türler caz-füzyon, funk ve latin müziği oldu...

etkilendiği ve en sevdiği davulcuların kimler olduğu sorulduğunda; clyde stubblefield, al jackson jr., steve gadd, vinnie colaiuta, gary husband, jack dejohnette, billy cobham, buddy rich, roy haynes ve tony williams demiş bir röportajında...

genelde sarı pearl davul ve zildjian ziller çalar... ben uzmanı değilim bu işin ama galiba kendisinden hızlı ve net çalan da yok... hızlı çalmak kesinlikle bir gösterge değil tek başına ama dikkatinizi çekerim, tek başına değil bir gösterge... chambers'ın tüm ustalığı ve kendine özgü stili, tekniği ve titizliği içinde bu hız büyük önem taşıyor...

kendisini en iyi anlatacak sololardan birini de paylaşayım bari...



ben bu işin tekniğini bilmediğim için, daha doğrusu terminolojiye hakim olmadığım için, gitar vs paylaşımları gibi az da olsa ahkam kesemiyorum ve dennis'e neden hayran olduğumu da anlatamıyorum... sakin sakin çalarken, -saniyede kaç vuruş yaptığı ölçülmüşmüdür bilmiyorum ama- aniden delirerek yaptığı atakları ile yok artık dedirten bir manyak işte... 4 yaşında davulun başına geçmiş olan adamdan ne beklenir...

aşağıdaki video da john mclaughlin'li zamanlardan... gençken bakıldığında davul çaldığı anlaşılıyormuş... şimdi öylesine otobüs bekler gibi duruyor... ama gençken de şimdi de elleri görünmüyor... değişmeyen o... bu arada şunu da belirteyim; hareketsiz durup, deli gibi çalabilmek için, ayna karşısında çok çalışmış... tabii bu rivayet bir şehir efsanesi de olabilir... yani adam bütün olaya hakim her detayıyla... ve tabii her vuruşuyla da... aşırı hızlı ve bir o kadar da temiz ve net...



aynı anda birbirinden farklı iki yada daha fazla ritmi tutup, farklı soloları atabilen, elleri görünmeyen, vücudu oynamayan, groove ve funk ustası bir killer drummer dennis chambers ve bunların hepsini sakız çiğnerken yapıyor... benim hesaplamalarıma göre 37 albümde adı geçiyor... fazlası kesinlikle vardır...

niacin hayranı olduğum için, onu en sona bıraktım... b3 vitamini olan değil tabii bu niacin... billy sheehan, john novello ve dennis chambers'ın niacini... jazz fusion ve hafiften prog rock tadında bir b3 vitamini... tahminimce en tanınmışı billy sheehan'dır mr. big'den dolayı... niacin ise az bilinir... bu arada; bu paylaşım bitti sanki...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

gelem gelem (djelem djelem)...

çingene bayrağı "öldüğüm zaman beni ayakta gömün çünkü bütün ömrüm dizlerimin üstünde geçti" "gyelem, gyelem", "jelem, jelem", "dzelem, dzelem", "dželem, dželem", "delem, delem", "djelem, djelem", "celem, celem"... ve daha bir çok benzeri türevi var bu "gelem, gelem" in... farklı çingene (roman) diyalektlerinde birbirine benzeyen ama farklı yazılan bir çok örneğine rastladım... aşağıdaki fotoğrafta bile, bir yanda dzelem yazarken, hemen yanında verilen sözlerde djelem yazılmış... en yaygın olarak kullanılan ise "gelem" olduğu için, ben de o şekilde yazıyorum... çingeneler, çingene kültürü, müziği ve çingene katliamı hakkındaki aşağıdaki yazıları da okuyabilirsiniz   çingeneler   çingene müziği   tüm dünyadaki çingene halklarının ortak marşı oluyor gelem, gelem... insanın içini titreten çok önemli bir çingene şarkısı... zarko jovanovic e ait... çingeneler arasında çok sevildiği içi

çocuğa gitar nasıl alınır?

başlığı atmam çok uzun sürdü!... "çocuğa gitar nasıl alınır" tuhaf geldi... "gitar çocuğa nasıl alınır" daha tuhaf... "nasıl çocuğa gitar alınır" ilginç oldu... "çocuğa nasıl gitar alınır" daha değişik oldu... her neyse işte, yazının bütün bu değişik sorulara yanıt vermesine çalışayım da olsun bitsin... aslında çok zor bir konu hakkında yazacağım çünkü bu sayfaya "çocuğuna gitar almayı düşünen ama bunu nasıl yapması gerektiğini bilmeyen, işin içinden çıkamayan kişiler" arama motorları tarafından zorla getiriliyorlar ama bu sayfada öyle bir konu yoktu... artık olmak üzere... gelen kardeşlerimiz elleri boş dönmesinler diye düşündüm ve bildiğim kadarıyla yazayım dedim... "çocuğa gitar nasıl alınır" ve "gitar çocuğa nasıl alınır" sorularının yanıtı basit ve hemen geçeceğim; cebe bir miktar para konulur ve müzik aletleri satan yerlerden birine gidilip, satın alınır... bunu geçiyorum... "nasıl çocuğa gitar a

mohsen namjoo

az önce tanıştım mohsen namjoo ile ve yine ilk dinlediğim parçasında, hatta daha parça başlar başlamaz "budur" dediklerimden oldu... şu anda henüz 2. parçadayım ve dinlediğim ilk parça ile ikinci parça arasında zerre kadar alaka yok! sevdim bu adamı:)... zannedersem zaman zaman olduğu gibi "çok engin bir derya" ile karşılaştık yine ve zaten ben de bu bloğu boşuna yazmıyorum, öğreneceğiz bakalım ne kadar enginmiş mohsen namjoo ... karşılaştığım ilk bilgiyi -saçma da olsa- hemen vereyim; ülkemizde muhsin namcu diyenler de var!... hatta uzun uzun tartışmalar bile yapılmış bu konuda!... biri diyor sen hatalısın, öbürü diyor; hayır sen yanlışsın... her konuda olduğu gibi, bu konuda bile ciddi bir ayrışma söz konusu... klasik ülkemiz insanı durumu... tamam, gerçek adı doğal olarak farsça ve yazılışı farklı çünkü mohsen namjoo iranlı bir sanatçı... bu konuda bile tartışmaya ne gerek var anlamış değilim... çok mu zor? bakarsın adamın sayfasına, o neyi kabul etmişse, s

gnossienne

source: martha graham center of contemporary dance www.marthagraham.org Photograph by Soichi Sunami gnossienne denince akla önce yaratıcısı erik satie geliyor doğal olarak ama onun dışında akla hayale gelebilecek her şey de geliyor ruh durumuna göre... özellikle o büyük üne sahip olan gnossienne no 1 dinlerken ben parçayı her seferinde başka başka hissediyorum... bu eserin aslında hiç bir şekilde eğlenceli, neşeli vb filan olması mümkün değil gibi çünkü doğaya aykırı ama bana komik ve neşeli geldiği bile oldu!... yorumu dinleyenin ruh durumuna  bırakabilen bir eser... önce şu yukarıdaki fotodan bahsedeyim, koreografisi amerikalı efsane kadın dansçı martha graham a ait 1926 nisanında prömiyeri yapılan dans gösterisinden... fotoğraf 1927 yılına ait ve gnossienne dans performansından bir enstantane... martha graham, 1991 yılında 97 yaşında öldü... amerikanın en eski dans kumpanyasının kurucusu ve ölene kadar da koreografilerini sürdürmüş... gnossienne ise martha grahamın ilk ba

çocuklar müziğe hangi enstrümanla başlamalı?

piyano neden bu paylaşımı yapıyorum? önce onu yazayım... neden olacak, çok soru geliyor... çocuk ve genç sanatçılarımızı paylaştığım için sık sık, doğal olarak bana soran aile çok oluyor bu konuyu ve bazı başka konuları... en çok sorulan sorulardan biri de şu: "bizim çocuk müziğe çok meraklı, hangi enstrümanla başlasın? hangi kursa gönderelim?" kabaca bu soru çok geliyor... tabii devamı da var... bir kaç soruyu da ayrı bir paylaşımla yazarım... daha önce çocuğa gitar nasıl alınır? gibi bir paylaşım yapmıştım, onu okuyan, bu piyano işini de soruyor haliyle... bir çok özel kurs var... enstrüman satan mağazalar var... müzik öğretmenleri vs var ama galiba anladığım kadarıyla aileler verilecek cevabın tarafsız olmasına özen gösteriyorlar... yani doğal olarak işin içinde ticari, parasal, ekonomik vs vs konular olunca, galiba tatmin edici olmuyor... mesela piyano kursu veren bir yere sorduklarında aldıkları cevabın "piyano" olması onları tatmin etmeyebiliyor... beni de e

can özhan ve öğrencileri

can özhan yazıya nasıl başlayacağımı bilemedim... kaç aydır duruyor bu paylaşım taslak olarak ama elbisesini giydirip, paylaşmam lazım... ben normal koşullarda can özhan gibi ünlü ustaları değil de, ünlü birer usta olacak genç sanatçılarımızı yazıyorum... can özhan da genç sanatçı ve 32 yaşında bu aralar ama bloğun konseptinin çok dışında bir sanatçı artık... çok başarılı ve benim hiperaktif sanatçı olarak tanımladığım sanatçılarımızdan can özhan da.. konserler, projeler, ustalık sınıfları, orkestra kurmalar vb bir çok farklı aktivite devam ederken, bir çok da genç kemancı yetiştirdi ve yetiştirmeye devam ediyor... hepsi de çok başarılılar ve aslında her biri ayrı ayrı paylaşımları fazlasıyla hak ediyorlar ama ben bu tip paylaşımlar yapmayı tercih ediyorum.. yani ortada bir proje, orkestra, destek programı vs gibi bir ortak çalışma içinde yer alan genç sanatçılarımızı paylaşma gibi... bu paylaşımın konusu ise; en az sanatçılığı kadar başarılı olduğu öğretmenliği can özhan'ın... v

gordion oda orkestrası

gordion oda orkestrası geçtiğimiz haziran ayında yeni bir orkestramız daha dünyaya geldi.. gordion oda orkestrası .. son yıllarda bu konuda çok güzel kıpırdanmalar var ve yeni orkestralar, korolar, projeler, etkinlikler dikkat çekmeye başladı.. bu yeni ve genç oluşumların bir kısmı maalesef çinliler yarasa çorbası içtikleri için çeşitli şansızlıklara denk geldiler ama ben kaldıkları yerden yollarına devam edeceklerinden eminim... orkestranın en önemli hedefi; genç sanatçılara mesleklerini icra edebilme şansı vermek... sadece orkestracılık anlamında değil, solistlik anlamında da kendilerini gösterebilme yolunu onlara açmak... tabii ki bunu yaparken benim gibileri de barok konserlerle buluşturacaklar... buluşacağız gordion oda orkestrasıyla ancak birlikteliğimizin devamı için sürdürülebilirliğin sağlanması da şart... oldukça fazla sayıda genç sanatçımız gordion bünyesinde bir araya geldiler ve büyük bir heyecanla çalışmalarını sürdürüyorlar.. günümüz şartlarında, mutlaka sponsorlarının o

org

benim hastalık boyutunda bir takıntım vardır bu org konusunda, bir kaç paylaşımımda bahsetmiştim daha önce... ülkemizde "org" olarak adlandırılan çok geniş bir müzik aleti grubu olması ve farklı adlandırılmalara gidilmeden, tamamına org adı verilmesidir bu takıntı... aslında bu takıntımda pek de haklı değilim, biliyorum ama üzerinde tuşları olan, birbiriyle alakasız her türlü cihaza tek bir isim verilip, org denmesini de hep yadırgamışımdır...  keyboardlar & piyanolar  başlıklı eski paylaşıma göz gezdirirseniz anlarsınız bu takıntımı... bu gereksiz takıntımda pek de haklı değilim dememin sebebi ise şu; aslında benim "org" denilip geçilmesini yadırgadığım cihazlar da "org" denen şeyin geliştirilmiş, elektronikleştirilmiş, dijitalleştirilmiş halleri... üstelik türkçe karşılıkları da yok ve tamamına org deyip geçmek de yanlış sayılmaz... benim takıntılı biçimde "gerçek org" dediğim ve hayranı olduğum şey aşağıdaki muhteşem varlık oluyor...

ilham perileri

ilham perileri (müzler) biraz sakat bir konuya dalasım geldi, bakalım işin içinden çıkabilecekmiyim... şu anda çok az bilgim var şu ünlü ilham perileri hakkında... şöyle bir olası kaynaklara da göz gezdireyim dedim, gözüm de korktu ama yıllardır hep ilgimi çeker bu ilham perileri... müzler de deniyor, musalar da... ingilizce muses... hemen her dilde yunanca orijinaline sadık kalınmış... Μοῦσαι (moũsai) ise orijinali oluyor... yunanca tabii... müz kelimesinin kökeni de "men" miş... bana pek bi alakasız geldi ama öyleymiş sonuçta... men kelimesi ise çok fazla ciddi anlamlar taşıyor: akıl, düşünce ve yaratıcılık!... umarım ingilizce insanoğlu denen "men" buradan gelmiyordur ama sanki öyle... bu kadarla da kalmıyor, bu 3 ana kavramın altını dolduran konular çok önemli; bilim, edebiyat ve sanat... konu ağır anlayacağınız... men kelimesinden köken aldığı söylenen müzler ise sanat, bilim ve edebiyat alanında eserler veren insanlara ilham getirmekle görevli periler.

concertgebouworkest'te üç bilkentli

meriç nisan soytutan (viyola), arcan isenkul (viyola), kerem erşahin (fagot) bilkent üniversitesi müzik hazırlık lisesi 11. sınıfta öğrenimlerine devam eden meriç nisan soytutan (viyola), arcan isenkul (viyola) ve kerem erşahin (fagot); c oncertgebouworkest young orkestrası tarafından davet edildiler... daha doğrusu; farklı ülkelerden toplam 73 seçilmiş öğrenci arasına girmeyi başardılar... 4-21 ağustos 2022 tarihleri arasında hollanda'da hem eğitim alacaklar hem de önemli solistlerle konser verecekler... concertgebouworkest ; 130 yılı aşkın bir süredir ara vermeden sesini duyuran, dünyanın en iyi orkestralarından biri olarak kabul ediliyor... concertgebouworkest young ise; adı üstünde, bu orkestranın uluslararası gençlik orkestrası oluyor... üç başarılı genç sanatçımız, bu orkestranın etkinliğine katılacaklar... concertgebouworkest young, avrupa ülkelerinde öğrenim gören 14-17 yaş grubundaki genç sanatçılara önemli bir tecrübe kazandırmayı ve eşitlik ilkesi içinde fırsat yar