duru aydın'dan pathétique

piyano pathetique

piyanist duru aydın

iki pathétique var bildiğim, ikisi de muhteşem... biri tchaikovsky imzası taşır, diğeri de beethoven... tuhaf gelecek belki ama "sanatçı kişilik" olarak tartışmasız bir numaralı bestecim olmasına rağmen, dinlemeden duramadığım bir besteci olmadı hiç bir zaman beethoven ama dinlettiğini de tam dinletiyor... vazgeçemediğim eserleri fazla değil ama onlar da resmen insanı hapsediyor... insanı müptela eden bir diğer sonatı ise moonlight...

beethoven tarafından arkadaşı prens karl von lichnowsky'ye ithaf edilmiş olan bu muhteşem eserin bizzat beethoven tarafından isimlendirilmiş olduğu söyleniyor... mesela ay ışığı isimlendirmesi kendisi tarafından yapılmamıştır... zaten besteciler tarafından isimlendirilen eser de çok azdır... bu sebeple "pathétique" ifadesi büyük önem taşıyor... fransızca bir kelime ve çok genel anlamı ile acıklı olarak ifade edilebilir... çekilen acı nedeniyle duygusal olarak hareket etmek... bugünün türkçesiyle duygusala bağlamak, arabesk kültürde ise acıların çocuğu olmak...

yukarıda verdiğim sanatçı kişilik bağlantısını okuduysanız eğer; orada bahsettiğim prens oluyor karl von lichnowsky... beethoven'a hayattayken değer veren tek insan... ama onunla da birbirlerine girmişlerdi... "bana bak prens! bugüne kadar binlerce prens geldi geçti, bundan sonra da binlercesi yaşayacak… fakat yeryüzünde yalnız bir tek beethoven olacak!" diyerek, kapıyı çarpıp çıkmıştı beethoven... ve bu lafı ettiğinde de ortada adı duyulmuş bir beethoven de yoktu... bu sebeple hayranıyım ben bu zaat-ı muhteremin... daha da önemlisi, kralın önünde eğilmemiş olması sebebiyle daha çok severim... ama maalesef o çok bilinen muhteşem eserleri dışına çıkıp da keyifle dinleyemiyorum nedense... ünlü senfoni ve sonatlarını zaten herkes bayıla bayıla dinliyor...

27 yaşında bestelediği bu muhteşem sonat, özellikle yayıncısı tarafından o kadar çok beğenilmiş ki, grande sonate pathétique olarak adlandırmıştır...

beethoven çok geç açılan, uzun süre adından söz ettiremeyen bir besteci... pathétique ise bildiğim kadarıyla dikkatleri birden bire üzerine çekmeyi başardığı ilk eserlerden biri... yanlış biliyor olabilirim ama ciddi rakip olarak görülmeye başlandığı ilk eseri... gelecekte yakar bu çocuk piyasayı demişler... o zaman da vardı rekabet ve piyasa...

pathétique hakkında hiç bilgi sahibi değilim, sadece bayıla bayıla dinlerim ama kafamdan bir hikaye yazayım bu esere... işin gerçeği sağı solu kurcalamaya üşendim... beethoven aslında napolyona hayran bir kişi idi ancak napolyonun sonradan diktatör yönü ağır basmaya başlayınca kendisinden kopmuştu... az önce belirttiğim gibi, prens de beethoven'nın değerini yaşarken anlayan tek kişi idi ve kendisini şatosunda ağırlıyordu... bir gece napolyonun komutanları prensi ziyarete gelmişlerdi ve prens beethoven'dan piyano çalmasını istemişti ancak beethoven kabul etmeyince de prens ciddi bozuk çalmıştı... bunun üzerine beethoven gece yarısı şatoyu terk etmişti... pathétique ile bu hikayenin zerre kadar alakası olmayabilir, ödev filan hazırlamak için geldiyseniz buraya, dikkatli olun... dediğim gibi ben kafadan salladım... neredeyse bütün eserlere sonradan bir hikaye uydurulmuyor mu?... bu da benden olsun... muhtemelen tutturmayı da başarmışımdır...

beethoven, pathétique ile prensi mezara gömmüş ve sevinçten üstüne horon tepmiş... bu arada; mezar girişi gerçekten muhteşem olmakla birlikte, ben her zamanki gibi adagio bölümüne kapılıp giderim...

böyle sulu zırtlak bir klasik eser yorumunu benden başka hiç kimse yapamaz özellikle adını bile acıdan alan bir eser için ama birinci bölümün aşırı dokunaklı mezar girişinin hemen ardından gelen eğlenceli melodinin başka nasıl bir açıklaması olabilir ki... ünlülerin cenaze merasimlerindeki yapmacık ağlaklar gibi... şimdi aşağıda piyanist duru aydın'ın çok beğendiğim yorumunu dinlerken, bir de benim yorumumu düşünün, göreceksiniz ve anlayacaksınız...

prof. dr. metin ülkü ve duru aydın

yukarıdaki bağlantıdan, duru aydın hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz ama burada da kısaca bilgi vereyim... benim yıllardır takip ettiğim, çocukluğundan beri çalışmalarını ve konserlerini paylaşmaya çalıştığım çok başarılı bir genç piyanist... dünyanın bir numaralı piyano ikilisi olan güher ve süher pekinel kardeşlerin, tüpraş tarafından desteklenen dünya sahnelerinde genç müzisyenler projesine geçtiğimiz yıl dahil olan duru aydın, mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi devlet konservatuvarı piyano ana sanat dalı'nda öğrenimine devam ediyor ve üzerinde çok büyük emeği olduğunu bildiğim metin ülkü ile çalışmalarını sürdürüyor... metin hoca, video kaydından mastering çalışmalarına varıncaya kadar duru aydın'ı hiç yalnız bırakmıyor... özellikle baktım, babajim stüdyolarında kaydedilen aşağıdaki performansın çekimi ve mastering çalışmaları da yine öğretmeni metin ülkü tarafından titizlikle yapılmış...

ben artık sizi duru aydın'ın harika pathétique yorumu ile baş başa bırakayım... tabii ki duru aydın'ın bir sonraki başarısına kadar, şimdilik...

ludwig van beethoven - sonata no. 8 in c minor, op. 13 pathétique... 1. grave - allegro molto e con brio 2. adagio cantabile 3. rondo: allegro...

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar