caruso

enrico caruso
blog yazma sevdasına kapıldığım 2005 yılından beri! yazmayı çok istediğim ama her nedense bir türlü yazamadığım caruso... gelmiş geçmiş en iyi melodilerden biri olarak haklı bir üne sahip olan caruso mu? yoksa bu esere adını ve konusunu veren yine gelmiş geçmiş en büyük tenor kabul edilen enrico caruso mu? diye çok düşündüm... yazarken de karışacak hangisini kastettiğim ama "sonuçta bu iki caruso zaten birbirini tamamlayan bir bütün değil mi!" fikrinde birleştim bizzat kendimle... artık ben caruso dediğimde cümlenin gelişinden anlayacaksınız... mesela caruso çok güzel dersem, şarkı; çok yakışıklı dersem, enrico caruso anlayacaksınız... şarkılar güzeldir zaten... hele italyanca olanlar daha bi güzeldirler...

paylaşımlarım içinde en karizmatik sanatçı olduğu konusunda da kendimle hemfikirim... şimdiye kadar diğerleri darılmasınlar ama erkan oğur idi... erkan oğur da darılmasın, yaşamın geçtiği yıllar çok önemli bu konuda... o yıllarda herkes karizmatik idi... herkes daha farklı idi... enrico carusonun 1 adet bile uyduruk fotoğrafı yok... gidin bakın... neden yok? çünkü bir zamanlar fotoğraf çektirmek çok önemliydi... çeken de çekilen de çok özenirdi... şimdiki gibi "masadaki salatayı, birayı yada sevgilini esnerken, geğirirken, dil çıkarırken zırt pırt çek, gönder feyse" gibi aptallıklar yoktu o yıllarda... günlük laf sokuşuma koskoca enrico caruso yu da alet ettim ya... ölsem gam yemem...

enrico caruso sanki atatürk e çok benziyor gibi... şimdi zaten herkesin bildiği caruso yu burada paylaşmanın da bir anlamı yok ama paylaşayım da adet yerini bulsun... caruso deyince büyük bir çoğunluğun aklına luciano pavarotti gelir... ve caruso konusunda pavarottiyi atlamamak gerekir kesinlikle... bu parçayı çok iyi söylüyor... üstelik yeni nesillere ve geniş kitlelere caruso yu öğreten kişi oldu... ben de onun sayesinde şarkıdan ve enrico caruso dan haberdar olanlardandım... pavarotti yorumu her yerde fazlasıyla mevcut... ben bu mükemmel şarkının yaratıcısı olan lucio dalla nın yorumunu paylaşmak istiyorum öncelikle...



sadece ülkemizde değil, bütün dünyada klasik müzik, caz ve opera daha sınırlı bir kitle tarafından dinlenip, takip edilirler... bu ne yazık ki bir gerçek... bütün dünyada da çocuklara gençlere sevdirmek ve tanıtmak için organizasyonlar filan yapılır... kardeşim, sevdirecekseniz eğer, belli eserlerle başlayın şu işe... mesela caruso... je crois entendre encore... moonlight sonata yada ne bileyim, sevimli şeylerle ilgi çekin... çocukları toplayıp, schumann dinlettiriyorlar, o çocuklar bir daha konser salonunun karşı kaldırımından bile geçmiyorlar...

caruso
lucio dalla
geçen sene, 2012 yılında vefat eden lucio dalla, kendi yarattığı eserin gerisinde kalan çok önemli bir rock müzisyeni, bestecisi ve özellikle şarkı sözü yazarı... ben işin gerçeği enrico caruso yu değil, caruso yu yazıyorum ve bu paylaşımda en önemli şahsiyet oluyor lucio dalla... bir şeyin sahibi ve yaratıcısıdır önemli olan... bu kadar mükemmel bir parçayı ortaya koyabilmesinde ise, enrico caruso nun mükemmelliği yatıyor olmalı...

1986 yılında yapmış bu parçayı dalla... pavarotti yanında, bocelli ve julio iglesias gibi sanatçılar yorumlamışlar... bir çok cover ı da var carusonun... caruso aslında tenorlar tarafından operatik sesle okunan italyanca bir şarkı... aslında operayla ilgisi yok... ve üstelik bir rockçı tarafından yapılmış... operayla tek ilgisi, enrico carusoya ithaf edilmiş olması dalla tarafından... şarkı da enrico carusoyu anlatıyor zaten...

enrico caruso çok fakir bir ailenin çocuğuymuş... büyük zorluklar içinde büyümüş... kendini yetiştirip, geliştirmiş... enrico caruso nun hayatı genellikle kötü geçmiş... italya opera çevreleri kendisini anlayamamış... dışlanmış, kabul görmemiş... itilip kakılmış desek yeridir... italyan operasında barınamamış özetle... kıymeti amerikada bilinmiş... hep öyle olur zaten, şu beğenmediğimiz amerika biliyor herkesin kıymetini...

bir kaç kadınla ilişkisi olmuş... ada giachetti den 2 oğlu olmuş... çok büyük aşk yaşadığı ada, şoförüyle kaçıp, terketmiş enrico caruso yu... ölümünden çok kısa bir süre önce ise, kendisinden 20 yaş küçük olan dorothy park benjamin ile evlenmiş... ondan da gloria adında bir kızı olmuş...

enrico caruso genelde mutsuz bir hayat sürmüş... sadece son yılları mutlu geçmiş... italyada olduğu zamanlarda da sürekli mutsuzmuş... caruso işte tam bu noktada anlam kazanıyor... parça enrico caruso nun son gecesini anlatıyor... genelde mutsuz geçen koca bir ömrün italya napolide başlayıp, yine napolide sonlanan mutsuz bir hayatın son gecesi...
burası denizin parladığı ve rüzgarın sert estiği yer 
surriento körfezinde yaşlı bir terasın üstünde 
bir adam genç bir kızı kucaklıyor 
ve ardından bağırıyor. 
sonra boğazını temizliyor ve şarkı başlıyor. 
seni çok seviyorum 
çok ama çok seviyorum, biliyorsun. 
bu bir bağ şimdi 
biliyorsun, damarlardaki kanı eriten. 
denizin ortasındaki ışıkları gördü 
amerikadaki akşamları düşündü 
fakat onlar sadece balıkçı teknelerinin lambaları 
ve uyanan pervanelerin beyazıydı 
müzikteki acıyı hissetti 
piyanonun başından kalktı 
bir buluttan süzülen ayı görünce 
ölüm daha tatlı geldi 
genç kızın gözlerini gördü 
ki bu gözler deniz kadar yeşildi. 
sonra aniden bir damla gözyaşı döküldü 
ve adam boğulduğunu düşündü 
liriğin gücü 
her dramanın yalan olduğu 
biraz makyajla ve taklitle 
bir başkası olabildiğin yer 
fakat iki göz sana bakıyor 
oldukça yakın ve gerçek 
sana bütün kelimeleri unutturuyor 
düşüncelerini karıştırıyor. 
ve böylece her şey önemsiz bir hale geliyor 
amerikada'ki geceler bile 
ve ardına bakıyor, hayatını görüyorsun 
pervanelerin uyanışı gibi 
ah evet, hayat bitiyor 
fakat o artık bunu daha fazla düşünmüyor 
zaten kendini oldukça mutlu hissediyor 
ve tekrar şarkısını söylemeye başlıyor. 
seni çok seviyorum 
çok ama çok seviyorum, biliyorsun 
bu bir bağ artık 
biliyorsun, damarlardaki kanı eriten.
http://www.akormerkezi.com
benim çok beğendiğim iki yorumcu var... biri nana mouskouri ye, diğeri ise lara fabian a ait...



lucio dalla; enrico carusonun bu sözleri ölmeden önceki son gece "genç bir kızın gözlerine bakarak" söylediğini belirtiyor sadece... tabii gerçekte değil, dallanın kafasında... bu genç kız ya evlendiği kız olan dorothy park benjamin yada ondan olan kızı gloria... şarkıda geçen seni seviyorum ifadesinin italyancası çocuklara da söylenebilen cinsten bir ifade... ti voglio bene diyor çünkü... ti amo demiyor...



ölmeden önceki son gece, enrico caruso kaldığı otelden çıkıyor... şarkıya göre terasa, rivayete göre ise kayaların üzerine... ve bu sözleri söylüyor şarkı olarak... kaldığı otel napoli yakınlarındaki sorrento koyu... enrico carusonun acıklı ve bir o kadar da muhteşem sesini duyan balıkçılar işlerini bırakırlar ve onu dinlerler... şarkıda bu anlatılıyor ve o gece çok ışıltılı ama bir o kadar da mutsuz bir hayatın son gecesidir...

napoli... enrico... dalla... daha ne olsun, sonuç ortada... italyanca bilmeye de gerek kalmıyor... bu şarkı dinleyeni darmadağın etmeye yetiyor... dinledikçe dinleyesi geliyor insanın...

dinleyesi geliyor dedim ama "yaşanarak söylenen cinsini" tabii... ferhat göçer, özcan deniz, fatih erkoç gibi şarkıcılar da söylemişler... "bu şarkı çok ünlü, ben de söyleyeyim" gibi değil de, "söylerken yaşayayım" gibi olduğunda güzel oluyor... aşağıdaki yaşayarak söyleyen maria cristina craciun yorumu mesela "bir daha söylese de dinlesek" dedirtebiliyor...



caruso paylaşımını enrico caruso ile bitirelim... 1904 kaydı... una furtiva lagrima... furtiva yı tam bilmiyorum ama galiba bir sinsi gözyaşı... çoğu gözyaşı gibi...



sayfasında gördüğüm bir alıntıyı da eklemek zorundayım çünkü çok anlamlı bir söz... bir italyan gencin youtube da yaptığı bir yorum: "diğer tenorları dinlemeye çalışıyorum, hepsi de gerçekten okudukları şarkıyı hissediyorlar... ama enrico caruso çok farklı, o şarkıyı size hissettiriyor..."

hayatı çok mutsuz geçmiş olabilir ama 1921 yılında ölen bir sanatçı bugün genç bir insana bu sözü söylettirebiliyorsa eğer, değer o mutsuz geçen ömre...

son bir caruso ile bitireyim artık... neal schon'dan bir caruso...

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar