sakallı celal ve günümüz aydını
sakallı celal |
türkiyede aydın geçinenler doğuya doğru seyreden bir geminin güvertesinde batı yönünde koşturarak batılılaştıklarını sanırlar...
böyle demişti sakallı celal... bu aralar aydınlarımıza taktım kafayı malum... "üç beş yaşayan aydın say bakayım bana" deseniz, dördü ve beşi sayabilir miyim? bilmiyorum ama ebediyete intikal etmişleri de say derseniz, birincisidir sakallı celal üstad... yani celal yalınız... "yazılı bir eser bırakmamış olmakla birlikte; her biri birer eser olan insanlar bırakmıştır arkasında"... kendisi için en çok kullanılan klişe laftır bu -ki aynen de öyledir... yusuf ziya ortaç, ahmet haşim, nazım hikmet, ali yar, haldun taner, ali sami yen, nurullah ataç, hıfzı veldet velidedeoğlu, kazım taşkent, melih cevdet anday, orhan veli gibi çok önemli isimler arkadaşı, öğrencisi ve/veya kendisinden feyz alan isimlerden bazıları... bir de kendisinden çok şey öğrenmiş olan isimsizler ve ünsüzler var tabii...
benim bu paylaşım gibi bazı eski paylaşımlarımı bugüne de uyarlayıp, yeniden paylaşmamın tek bir sebebi var: bugünün gençleri tanısın bu insanları... bugün kendilerine "ülke aydını gibi sunulanlar" ve "kendisini aydınmış gibi süsleyip püsleyip ortalığa atanlar" ile yetinmesinler, çok daha fazlası olduğunu da bilsinler... özellikle genç sanatçılar...
özellikle genç sanatçılarımız olmak üzere, günümüzün gerçek aydınlarıdır gençler ve çocuklar... bunu tüm samimiyetimle ve çok inanarak söylüyorum... bugün ortada görünen aydın kılıklı bütün o tuhaf kitleyi getirin bir araya, 1 adet aklı başında genç kadar etkileri yok benim gözümde... bu kadar net ve eminim...
bu arada; orhan karaveli, sakallı celal hakkında çok güzel bir kitap yazmıştı, piyasada varsa hala, mutlaka okuyun... bu kaynak kitap haricinde yazılı bir bilgi bulabilmeniz de neredeyse mümkün değil... varsa da ben bilmiyorum...
bu paylaşımla "ne anlatmak istediğimi" anlamak için, bu kitabın okunması ve iyice anlaşılması şart gibi... sakallı celal; bir aydın kişinin nasıl olması gerektiğini gösteren benim bildiğim en önemli sembol isim... hakkında o kadar az doğru bilgi var ki; resmen şehir efsanesi...
benim bildiğim kitap yukarıdaki ama yeni baskılarda farklı fotoları var...
bu kitaba ek olarak, yalçın küçük'ün aydın üzerine tezler serisini de mutlaka okuyun derim...
bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur... ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir... bu sözler de kendisine aittir... gerisi size kalmış, kitabı bulup okuyun...
bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur sözü de benim favorimdir ve aynen de böyle düşünüyorum... ülkemizde de son yıllarda "başımıza en büyük dertlerin okumuşlarca açıldığı" konusunda tartışmalar olmuştu, ben de açıkça her zaman böyle düşündüğümü ifade etmişimdir...
ayrıca da açık açık yazayım: eğer dertlendiğiniz her hangi bir sıkıntınız varsa, bilin ki sebebi cahiller değil, cahil olmayanlardır... bence bu...
bu yazının ardı ardına gelen cümleleri arasında resmen 10 yıl var:)... hemen yukarıda yazdıklarımın üzerinden 10 yıl geçti ve bugün, yani 2021 yılının tam ortasında, ortalığa şöyle bir baktığımda, resmen aşırı derecede okumuş ama aşırı derecede ışıksız aydın taklitleri görüyorum... eskiden tereddütle yazdıklarımı bugün okuduğumda zerre kadar tereddütümün kalmadığını görüyorum...
aşırı cahil ve dünyadan zerre kadar haberi olmayan bir güyya aydın kitlemiz var 2021 yılında...
minicik bir kesim, büyük bir kesimi sürekli cahillikle suçlar ve bütün sorunları da o kesimin sırtına yüklemeye çalışır ya!... işte kesinlikle öyle değildir... bütün sorun; 100 de 100 o herkese tepeden bakan minicik kesim kaynaklıdır... doğal olarak ben "bence"sini yazıyorum, sizcesine kendiniz karar verin...
aydın; bilindiği üzere, toplumda bilgi ve kültür düzeyi yüksek olan kimseler için kullanılır... çok yanlış bir kullanımdır... toplumu bilgi ve kültür seviyesi yüksek konuma taşıyabilen kişidir aslında aydın... aydın olmak için bilgili ve kültülü olmak yetmez... bu nokta çok önemli... yani 28 tane diploması olan, 82 bin kitap okumuş ve dünyayı 8 bin kere dolaşmış, gezmiş, görmüş olan değildir aydın... bizde o tip insanlara "aydın sınıf" denmesi zaten baştan hata ve gömleğin ilk düğmesini hatalı iliklediğinizde, mecburen diğer bütün düğmeler de yanlış ilikleniyor...
yani okumuş, bilgili ve kültürlü insan aydın filan değildir... toplumu; okumuş, bilgili ve kültürlü hale getirendir aydın...
en güzel tanımlama; bir mum gibi çevresini aydınlatmaktır, topluma yol göstermektir, mum olmak ve ışığını çevresinden esirgememektir... yukarıda rakamları abartılı verdim bu konuyu kapatmak için... yani her şeyi bilmeniz sizi aydın yapmaz -ki zaten neyi ne kadar doğru bildiğiniz de apayrı tartışılacak bir konu olarak kenarda dursun- sizi aydın yapacak tek şey; çevrenize vereceğiniz ışıktır... verdiğiniz ışık yanlış bile olabilir... kendinizden vereceğiniz ışıktır aydınlık... başkalarından alıp da sattığınız yada size dikte ettirlen, empoze edilen şey değildir...
2021 yılında şunu da ekleyeyim: size atılan oltaları yutmak değildir aydınlık...
bugün kendisini aydın zanneden koskoca bir kitleyi bir araya getirseniz, anadoludaki bir köy okulu öğretmeni kadar aydın olmadıklarını görürsünüz... gerçekten samimiyetle söylüyorum; bugün aydın kitle olarak kabul ettiğiniz kesimin tamamını koyun bir kenara ve kime ne gibi bir yararlarının olduğunu kendiniz ölçün, tartın, değerlendirin... ben fikrimi yazıyorum, gerisi size kalmış...
bir ülkenin en aydın olması gereken kesimi bence sanatçılardır... ben bu ülkedeki sanatçıların halini görünce çok üzülüyorum... bu konuyu da ayrıca yazacağım ama haline acınan ve daha da kötüsü kendisini acındıran, durmadan dert yanan, durmadan birbiri ile kavga eden, resmen mahalle kavgası içinde olan, 2021 yılına kadar adam gibi örgütlenmeyi dahi beceremediği halde kasım kasılan bir kitleden aydın mı olur? aydın dediğin; titremez, ortalığı titretir... neyse; bunu da ayrıca yazacağım...
bir de; aydın dediğin, ortaya atılan yalanlara inanıp da peşinden gitmez... ortaya fikir atar... yahu yalan söylesin ama hiç olmazsa kendi yalanını söylesin, başım üstünde yeri var... o bile yok!... söylediği yalanlar bile ithal malı... bilimum # ile başlayan zırvalıkları sosyal medyadan paylaşmaz aydın insan... onu benim gibi basit insanlar yapar, alelade insanlar yapar... aydın dediğin; küresel değişimi 13 yaşındaki bir çocuktan öğrenip de onun peşinden gitmez... 13 yaşındaki çocuk ile derdim yok, 13 yaşında aydın da olunur... olmuş zaten fazlasıyla... hatta bizim güyya aydın kitlesine çok da güzel bir örnektir...
aydın dediğin; işin black lives matter kısmının farkına 2020 yılında varmaz... siyah hayatların da önemli olduğunun farkına varması için icazetlere ihtiyaç duymaz aydın dediğin...
daha sayayım mı?... çok sayarsam, ayıp olmaya başlayacak iyice ama aydın dediğin; baydın alkışçısı olmaz... biz alkışlayacak aydın arıyoruz, aydınım diye ortada gezenler olmayacak yerleri alkışlıyorlar... neyse...
günümüzün minik sanatçılarının önünde çok da uzun olmayan bir yol var... yaşınız şu anda kaç olursa olsun; 20 yaşından sonra yavaş yavaş başlar sanatçı sorumluluğunuz... sanatçıların dünyaya ekstradan bir katkı sağlama gibi bir sorumlulukları olmamakla birlikte, ben bekliyorum...
bekliyorum çünkü hani sürekli söylüyoruz, yazıp, çiziyoruz ve her yerde de görüyoruz ya: "sanatçı beyni çok farklı çalışır ve sanat insan beynini farklı çalıştırır" diyoruz...
işte ben o farklı çalışan beyinlerin dünyaya katkılarını görmek istiyorum... kesinlikle ciddi söylüyorum, dalga geçmiyorum, sanatçı beyninin ortaya koyacağı farkı bekliyorum ama o beyinler maalesef bilimum # ile başlayan yemlerin peşindeler...
çok da ilginç bir saptamamı yazmazsam çatlarım... genç ve minik sanatçılar beklenenin çok üzerinde aydınlar ama yaş ilerleyince kalmıyor o aydınlık çoğu zaman... lütfen kalsın...
özlemle yayacağı aydınlığı beklediğim kesim maalesef instagramda takipçi kasmakla meşgul...
münevverdir tam karşılığı "aydın"ın... mümtaz, güzide, seçkin vs vs gider... gittikçe de yozlaşır... ışıltılı magazin sosyetesine kadar gidiyor bu... ben münevver diyorum, gerisi hikaye...
toplumsal yaşantının getirileri ışığında gerçek anlamından farklı anlamlar kazanmıştır zamanla ve avrupa kültürü, aydınları biraz daha olumlu karşılarken, doğu kültüründe ise genellikle durum tersi olmuştur... örneğin türkiyede entelektüel sözcüğü alaycı bir tonlamayla "entel" yada “entel dantel” olarak kullanılır... amerikada da benzer bir alaycılık vardır ve "eggheads" denmektedir aydın sınıfa...
avrupada, aydın sınıfa karşı bir karşı duruş her zaman olmuştur ama toplum aydınını genel olarak sevmiştir denebilir çünkü topluma yararlı olmuştur aydınlar... avrupa aydını, ilk başlarda topluma yararlı olmuştur ve aşağılamamıştır... sadece sosyete ve yöneticiler sevmemiştir aydınları doğal olarak... rekabet meselesi...
amerikada
ise aydın sınıf büyük holdinglerin elindeki sınıf olmuştur... türkiyede
her ikisi de mevcuttur... sadece olması gereken aydın çok azdır... ülkemizde ne yazık ki sosyete aynı zamanda aydın sınıf da olmuştur... yüksek sosyete içinde boy gösterenler ertesi gün aydınlık taslamışlardır ve bu yüzden sevilememişlerdir... böyle karışık bir durum... sevilmezler tabii... medya patronunun yatında verilen partide şampanyasını yudumlarken gazetede fotosu çıkan insanın ertesi gün bahsedeceği konuları kim dikkate alır ki?...
aydın olmak aslında olabildiğince basit ve doğal olmaktır, karışıklığı taşıyamaz ve taşımadı zaten...
peki
neden sürekli tepki almıştır aslında toplumu yönlendiren kişilere
yapılan bu tanımlama? bunun iki sebebi bulunmaktadır ve bu sebepler
aslında birbiriyle bağlantılıdır... birincisi; aydın olarak
tanımlanan sınıf başlangıçta çok isabetli ve doğduğu topluma, hatta
dünyaya yön veren bir sınıf olmasına karşın, zamanla bu sınıf genişlemiş
ve bozulmuştur çünkü önüne gelen bu sınıfa dahil olmak istemiştir... yahu sorun burada zaten... sen gerçekten aydın olursun, seni el üstünde tutarlar ama sen gerçek aydınların yanında sığıntı gibi otura otura aydın olacağını zannedecek kadar basitsen, halk da seninle dalga geçer... bu kadar da basit yani izahı...
ikincisi ise; bu sınıfın yönetici sınıf ile
sürekli rekabet halinde olmasıdır... tabii aydınlara
karşı gösterilen bu tepkide, aydın sınıfın kendisini toplumun üzerinde
görmesinin ve topluma yukarıdan bakarak yönetici bir tavır
sergilemesinin ve hatta alaycı olmasının da etkisi çok büyük olmuştur... bunu açıklamaya gerek yok sanırım...
ülkemiz aydını hep tartışmıştır, konuşmuştur, kavga etmiştir... buraya kadar gayet normal tabii... gevezedir ve tartıştığı konuştuğu neredeyse her konu; dışarıdan, özellikle batıdan gelmiştir... batıdandır yüzde yüz... bazen de yüzde yüz doğudandır...
enteller şunu bilmezler: sadece batıya gitmeye çalışırsan, kendini bulacağın yer doğudur...
aydınımızın ışığı yoktur, sadece dışarıdan aldığı ışığı yansıtabilen, kendisi ışık saçamayan, pırıl pırıl gözüken bir aynadır ülkemiz aydını...
genel olarak dışarıdan aldığı ışığı yansıtmakta idi... şimdi ise dışarıdan dayatılan yada sevimli şekillerde kendisine sunulan karanlığı papağan gibi tekrarlamakla meşgul... pırıl pırıllığı filan da kalmadı... bu yazı da bu sebeple burada zaten... bunu 2021 de ilave ettim...
en çok korktuğum ve kesinlikle başımıza geleceğinden emin olduğum şey ise; aydın kesimimizin ve özellikle sanatçılarımızın yakında tiktokçu olmaları... olacak bu... kesinlikle olacak, hatta oluyordur da bana denk gelmemiştir henüz...
bir kez daha hatırlatayım; hiç kimse ille de birilerine yol göstermek, eğitmek vs vs vs zorunda ve sorumluluğunda değildir ama eğer "ben aydınım" diye kendini atıyorsan ortaya ve bundan da ciddi anlamda nemalanıyorsan, o zaman zorundasın arkadaş kendi ışığını yaymaya... yoksa bana ne yahu... bence zaten yoksun ki kafa yorayım senin için...
ülkemizde aydın olmak için heveslenen kesim; her şeyi eleştirmeyi ve avrupa ağzı ile konuşmayı aydınlık zannediyor!.. yahu "eleştiri" dünyanın en işe yaramaz eylemidir... gerçekten öyle... hangi eleştiri hangi işe yaramıştır? tek bir örnek gösteremezsizniz... aydın olmak; çözüme götüren fikirler üretip, yaymaktır... bu kadar...
özetle; aydın sınıf olması gereken sınıf, bir zamanlar gerçekten aydın sınıf idi... onlarca yıl önce öyle idi... yöneticiler ve zenginler tarafından sevilmezlerdi pek... çok sevilenleri de yok değildi, vardı gerçekten... ben çok önemserdim... şimdi ise; olsalar da olur, olmasalar da... yani sevilip, sevilmeyecek yada önemsenecek bir tarafları kalmadı o kesimin...
zaten aydın kesim filan da kalmadı... ağız alışkanlığı... çok subjektif bir yazı oldu bu çünkü artık olmayan bir şeyi anlatmaya çalışıyorum... darılma gücenme yok... bu böyle... ortada gördüğüm komediye mi inanacağım, yoksa "hayır, biz aydın insanlarız" denmesine mi... var olduğu zannedilen aydın kesimi neredeyse kucağımıza oturtup, çocuk eğitir gibi eğitmemiz lazım şimdi... yıl 2021...
şöyle kabaca tepeden bakınca; az buçuk sınırları çizilebiliyor bu olması gereken ama zerresi olmayan aydın kesimin... işte o kesimin dünyadan zerre kadar haberi yok! ve o kesim maalesef bugün sadece kendisine bir yerlerden dayatılan sevimli ve saçma sapan fikirleri papağan gibi sosyal medyada paylaşmakla meşgul...
özetle; aydın olması gereken yüce kişiler, kendilerini batılılaşma zorunda hissediyorlar... halbuki gerçek bir aydının birşeyleşme gibi bir durumu yada kaygısı olamaz... mümkün değil, o la maz... gerçek aydın birşeyleşmez, birşeyleştirir...
Yorumlar
Yorum Gönder