geçmişin mirasını mı tüketiyoruz?

60 milyon $ değerindeki "sarı ve mavi" - mark rothko
neden sormuşum ki! tabii ki geçmişin mirasını tüketen mirasyedileriz... bende itiraza asla yer yoktur:)... itiraz eden varsa, yazının en sonunu okusun, yanıt orada... bu arada; bu yazı oldukça eski ve eski haline dokunmadan, araya italik bir takım ilave saçmalıklar ekledim...

çöküşü ve yok oluşu görebilen ve aciz insanlığı uyaran bir bilge edasıyla yazmıyorum ama; kültürel, sanatsal ve bilimsel alanda çok büyük bir dejenerasyon ve yıkım yaşadığımız kesin dünya halkı olarak... biz çöktük insanlık olarak, insan da çöktü... bunu temcit pilavı gibi herkes durmadan söylüyor zaten ve bir esprisi de kalmadı ama oralarda bir yerlerde müthiş insanlar yok!... dünyanın her yerinde yazı yazmayı unutmuş ve yakında ayakkabısını bağlamayı, burnunu silmeyi, donunu çekmeyi de beceremeyecek insanlar yaşıyor...

bana batıda yada doğuda yada bir yerlerde olağanüstü insanların yaşadığını filan anlatıp durmayın artık:)...

böyle yazmışım ama şimdi araya bir not karalamam gerektiğini hatırladım... çocuklar olağanüstüler sadece... geçmişe göre istisnasız her şey berbat ama çocuklar olağanüstüler... dünyanın her noktasında üstelik... sadece gelişmiş ülkelerde, batıda şurda burda değil... çocukları insan olarak kabul etmediğim için, bu konuyu atlamışım... bu çok mu umut verici peki? zerre kadar umut verici filan değil çünkü çocuklar büyüyünce insan olacaklar sonuçta ve bizle şu anda el birliğiyle onların çocukluklarını öldürmekle meşgulüz... yani bu paragrafı araya ekledim ama hiç bir hükmü yok bu yazı için...

batı hayranlığıyla beslenerek ego tatmini yaşayan o çok müthiş ülkemiz güruhuna göre halihazırda bir takım muhteşemlikler de var bir yerlerde ama sadece o muhteşem güruh bilincinde o muhteşemliklerin nedense... üzerinde yazmaya gerek var mı bilmiyorum ama mesela deniyor ki: avrupada tarihi değerlere önem veriliyor, mimari korunuyor vs vs vs... e doğru tabii... buna bir itirazım yok... sorun onu korumak değil ki... ne kadar koruyabileceksin zaten?... hadi 100 yıl daha korudun... peki yüzlerce yıl öncesinin o muhteşem mimari anlayışına, sanatına ve teknik bilgisine sahip misin? mesela o binaların aynısını bugün yapabiliyor musun?... onu geçtim; babilin asma bahçelerini, çin seddini yada artemis tapınağını yapabiliyor musun?... o mimari bilgiye, sanata ve tekniğe batı denen yer bugün sahip mi? sahipse bile, o emeği harcayabilecek bir batılı mimar, usta ve işçi var mı?... o sanatsal anlayış hakim mi?... insanlık zaten o anlayışa, o emek gerektiren ustalığa sahip değil artık... bahsettiğim çöküş de o anlayışta zaten... her şeyi bırakın bir kenara, olağanüstü sabır gerektiren emek harcayabilecek insan yok yeryüzünde... varsa bile, çekilmiştir bir kenara...

ben neyi anlatmaya çalışmışım böyle anlamadım!... yahu insan denen zavallı, artık bu yazılanları okumaktan bile aciz ki, okuyup da anlasın... böyle sanattan mimariden bahsetmek bile lüks artık... sosyal medya; nar nasıl ayıklanır, yumurta nasıl soyulur, elma nasıl dilimlenir ve kavanoz kapağı nasıl açılır videolarıyla dolu::)))... ben de oturmuşum mimariden sanattan bahsetmişim:))... neyse artık... demek 7 senede iyice batmışız ki, kendi yazdıklarım tuhaf geliyor...


anlatmak istediğim, yukarıdaki fotoğrafta fazlasıyla var... görseller işte bu sebeple önemliler... bilmem kaç paragraf yazı yazacağınıza, "al işte bak budur" diyebiliyorsunuz... denk geliş bulduğum ilk fotoğraf ve özellikle de ülkemizden seçmedim... londrada ünlü bir barmış... arasına sıkışıp kaldığı binalar da uyduruğundan değil... onlar da mühendislik harikasıdır büyük ihtimalle... ama bakın "mühendislik!"... eski barımız ise mimari harikası sayılabilir... rüştünü fazlasıyla ispatladığına göre, kim bilir? belki de yanındaki binalara mühendislik açısından da taş çıkaracak bir durumdadır... bilemem ama bildiğim tek şey var; içinde yaşanılası bina, o eski binadır... bugün o binayı inşa edebilecek biri var mıdır sizce?... her şeye de bir cevap var! pes! "o dönemin binası öyleymiş, bu zamanın da böyle!"... madem öyle, neden korumaya çalışıyorsun? ve koruyanlara hayransın?... yıkın gitsin o zaman...

konu zannedersem biraz olsun anlaşılmıştır... "vay efendim adamlar 500 sene öncesini koruyorlar" değil sorun... 500 sene öncesi "yapılabiliyor mu?" sorun bu... italya çok önemli... hem koruyor hem de korumak için otantik ile rekabete girip, otantiği kısa sürede yok edebilecek çoğu şeyi de barındırmıyor... buraya da ilave edeyim bir şeyler... bu yazıyı yazarken bilmiyorum, dikkatimi çekmemişti ama yakın bir zamanda öğrendim ki: "italyada sadece 1 adet  starbucks varmış!... elinden geldiğince, yapabildiği kadarıyla tabii... helal olsun... italya demişken, italyan müzikli, geçmişi yaşatan bir video paylaşayım... bir de izlerken düşünelim, italya bugün bu videodaki her şeyi, ses ve görüntü dahil her şeyi koruyabilecek kapasitede ama yapabilecek kapasitede mi?...



şimdi yapılması mümkün olmayan, muhtemelen oldukça uzak bir gelecekte (aslında çocukları zorla büyütmesek, hemen yarın!)... bir kez daha kazanılabilecek ruh ile yapılmış başka şeyler de paylaşayım... kafama göre, aklıma geleni öylesine paylaştım... dileyen dinlesin diye... yani aşağıda paylaştıklarımda bir ortak yön aramayın... sadece galiba eskiden yeniye sıralı gibi oldu... hepsinin ortak tek özelliği, emek ve sanat içeriyor olmaları... 3400 yıllık olanı da var, onu da buradan dinlerseniz sevinirim...

Tecum Principium



Monteverdi -- Magnificat



Massenet -- Medidation



Smetana -- Moldau



Charles Mingus -- Adagio Ma Non Troppo



Samla Mammas Manna -- Snorungarnas Symfoni



ben öyle pek de bilgili bi herif değilimdir... yani geçmişte bir zamanlar berbat müzikler yapıldıysa "dönem olarak", bilmiyorum... yani bir uzman! çıkıp da "yok canım, sen zırvalamışsın, sanatta kalite sürekli değişim göstermiştir" falan filan derse eğer, ben o uzmana inanmam:))... kısar kuyruğumu otururum diyeceğim sandınız değil mi:)... yahu yok öyle bir şey... ben hiç bir uzmana inanmam asla... ben de bir şeylerin uzmanıyım ve inanın sadece saçmalıyorum... her zaman kötü işler çıkaranlar olmuştur, o ayrı ama hiç bir dönem içinde bulunduğumuz dönem gibi bomboş ve dejenere olmuş bir vaziyette geçmemiştir... savaşlar olmuştur, buhranlar yaşanmıştır, salgınlarla boğuşulmuştur ve sanat durmuştur ama bugünkü gibi varlık denizinde boğulma şımarıklığı içinde bocalamamıştır sanat... ben bu dönemi 1980 yılından başlatıyorum -ki aslında 75 denebilir- ve günümüzden onlarca yıl sonrasına kadar da uzatıyorum... yani öngörüm çok daha uzun ama onlarca yıl diyelim de belki tutar...

özetle; sanat bitti çünkü insan bitti... sadece geçmişin mirasını tüketiyoruz... bu çöküşü ve tükenişi de kalkıp "günümüzün modern sanat anlayışı bu" falan filan gibi laflarla  kurtarmaya kalkışacak olan varsa eğer, ben de haklısınız derim... haklılar çünkü sanat da artık mühendislik işi oldu! sanatçı işi değil... mesela uzunca bir süredir müzik işlerine mühendisler bakıyorlar!... elektrik elektronik mühendisleri, ses mühendisleri ve işletme mühendisleri, endüstri mühendisleri, algı mühendisleri (var mı hakikaten öyle bir şey!)...

"müzik çoktan bitti" diyorum, adam bana batıdaki konser salonlarından, opera binalarından ve kalabalık salonlardan bahsediyor!... tamam işte arkadaş, o kalabalık salonlar sence ne dinliyorlar? ne izliyorlar?... miras tüketiyorlar sadece... mozart'ın ve kuğu gölü'nün ötesine geçemedik bir türlü... yada duke ellington'ın... led zeppelin'in... madonna'nın ötesine geçmemiz bile aşırı derecede zor görünüyor bu halimizle... "müzik bitti" "sanat tükendi" "edebiyat perişan" ve benzeri tüm iddiaların en büyük kanıtı sizlersiniz yahu!... hala vivaldinin ve paganininin üzerine yok... dostoyevski'nin, gorki'nin ve yaşar kemal'in ötesine geçemedik... yeni bir picasso, dali çıkaramadık... rigoletto yapamadık, child in time , stairway to heaven yada my way çıkaramadık... hala daha dünyanın en iyi bestecisi beethoven mi, mozart mı? yoksa bach yada vivaldi mi? onu tartışıyoruz, salonlarda brahms, evimizde satie yada art tatum dinliyoruz, en beğendiğimiz yazar'ın ölümünün üstünden 150 yıl geçmiş... filozoflarımız kant, marx, sartre... başucu kitabımız montaigne yada kafka'dan, beklediğimiz oyun ise godot... ama yıkılmadık, ayaktayız de mi?... ve batıda filan muhteşem sanatçılar olağanüstü sanat eserleri yapıyorlar ve ileri seviye üstün batı ırkı da o sanat eserleriyle meşguller::)))... ayrı bir dünyanız var sizin gerçekten:))...


bana bu kadar şey yazdırttınız... iyi oldu ama uzun süredir dinlemediğim müzikleri dinledim paylaşırken...

kevser hanımdan bir güzellikle bitireyim... yani miras yemeye devam... öyle bir eser yapmış ki, isterseniz berlin filarmoniye çaldırın, isterseniz caz yapın, dilerseniz oda orkestrasına uyarlayın yada ne bileyim işte bir şekilde yiyin gitsin mirası... ama yeni bir nihavend longa yapamazsınız!...

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar