zohra

afgan kadın orkestrası zohra
2017 yılı ocak ayında düzenlenen davos zirvesinde verdikleri konserler sonrasında tanışmıştık afgan kadın orkestrası zohra ile... tanışmıştım diyeyim, daha doğru olur... bir kaç gün önce, yanlış hatırlamıyorsam, şef orhun orhon bir videolarını paylaştı bereket ve mutlaka paylaşmam gerektiğini düşündüğüm ancak tembellik ettiğim bu orkestrayı yazmaya başladım...

tamamı 20 yaşından daha genç toplam 35 kadın müzisyenden oluşan zohra orkestrasının tüm kadrosu dar gelirli kesimden ve büyük çoğunluğu yetimhanelerden... bu yetimhane durumuna hemen bir açıklık getireyim çünkü çok önemli bir konu, bu genç kızlar okumak istedikleri ve üstüne üstlük müzik eğitimi almak gibi ahlaksızca bir düşünceye saplandıkları için ailelerince dışlanmışlar ve yetimhanelerde büyümüşler... 1979 yılındaki sovyet istilasından sonra, 2001 yılındaki taliban sisteminin çöküşü arasındaki sürede afganistanda müzik yasaklandı, müzisyenler öldürüldüler ve bir kısmı ülkeden atıldı... bir kısmı da kaçmayı başardı... ülkede müzikal ve kültürel yaşam yok edildi... taliban gitti ama etkileri kaldı... yada taliban etkisi değildir belki de zaten aileler müziği günah, kadının müzikle uğraşmaını da namussuzluk olarak kabul ediyorlardır... bence her ikisi de... tavuk yumurta meselesi... neyse artık... taliban rejimi aslında 5 yıl sürdü!...

baskı rejimi kalkınca, zohra doğdu... içinde müzik ateşi hiç bir baskıya rağmen sönmeyen, elinden tüm özgürlükleri alınmış olan bu genç kadınlar bir araya gelerek kurdular zohrayı... cesaretleri dünyaya ilham oldu... taliban rejimi kalktı ama yukarıda da değindiğim gibi, insanların beynindeki perdeler kalkmadı... bu genç kadınlar her türlü ölüm tehdidine rağmen davosta 3000 kişiye konser verdiler... başka konserlerine intihar saldırıları düzenlendi ama yine de devam ettiler konserlerine... hayat onları her an bırakabilirdi ama onlar müziği hiç bırakmadılar...



"kadın orkestrası" ne kadar saçma bir şey değil mi aslında?... erkek orkestrası, kadın orkestrası yada herhangi bir cinsiyete ait olan herhangi bir şey ne kadar zırva ve saçma ise, kadın orkestrası da aslında o kadar saçma... "orkestra" olabilir sadece ve o orkestrada insanlar çalarlar ama bu cesaret abidesi afganlı kadınları her şeye rağmen bir araya getiren bu orkestra aslında "erkeklerin eseri" olması yönünden de çok büyük önem arzediyor... çok önemli bir sembol zohra... talibana değil, aslında abilere, babalara, amcalara, dayılara, eniştelere ve komşu beylere inat kurulmuş, "isterseniz gelin öldürün bizi umrumuzda değil, sizden zerre kadar da korkmuyoruz, bizi ancak elimizde enstrümanlarımız varken öldürebilecek kadar korkaksınız" diyebilmek için kurulmuş bir orkestra zohra...

çok güzel bir web sayfaları var... mutlaka girip inceleyin derim...

http://www.zohra-music.org/

zohra'nın müzisyenleri, kendilerine genç kız hatta çocuk denecek yaştalar ve 30 yıl gibi koskoca bir karanlık dönemden çıkan ailelerinin, toplumun ve ülkenin en cesurları da onlar... afganistanın her yerinden çıkıp gelmişler ve şimdi kabil'de dr ahmad sarmast tarafından kurulan ulusal müzik enstitüsünde eğitimlerini sürdürüyorlar... şefleri de ülkenin ilk kadın orkestra şefleri olan negin khpalwak ve zarifa adiba...

zohra
orkestranın şefi negin khpalwak, yetimhanede büyüyen ve tüm çocukluğunu yetimhanede gizli gizli enstrüman çalmayı öğrenerek geçiren ve afganistan için büyük bir devrim denebilecek zohra sayesinde bilgisini genç afgan kızlarıyla paylaşan, onlara önderlik yapan bir isim... babası haricinde tüm aile şiddetle karşı çıkmış müzisyen olmasına ve hem babası hem de kendisi aile tarafından dışlanmışlar... babası da kızının güvenliği için onu yetimhaneye vermiş... dr ahmad sarmast ise 2014 yılındaki bir konsere düzenlenen intihar saldırısıda ağır biçimde yaralanmış olmasına rağmen hiç yılmadan yoluna devam etmiş...


negin khpalwak, dr ahmad sarmast ve zarifa adiba
orkestranın ikinci şefi zarifa adiba'da ailesi tarafından dışlanmış... sadece annesini ve üvey babasını ikna edebilmiş ama ailenin geri kalanı (onlara ne oluyorsa) ikna olmamış ve kendisinin kabilde müzik ile uğraştığını bilmiyorlarmış... bütün cesaretini toplayıp, ne pahasına olursa olsun davosa gitmeye karar vermiş, orada bir de röportaja katılmış televizyonda... döndüğünde amcası kendisini ilk kutlayan kişi olmuş ki müzik eğitimine şiddetle karşı çıkan kişiymiş... hikaye kötü bitecek sandınız değil mi?...

bu 30 civarındaki genç kadın ve dr ahmad sarmast için hayat şu anda da çok zor... taliban gitti ama pek de bir şey değişmedi... yine yumurta tavuk demem gerekiyor... üzerlerindeki baskı hiç azalmadı, sürekli ölümle tehdit ediliyorlar ama enstrümanlarını hiç bırakmadılar ve bırakmayacaklar...

müzik ne kadar güçlü değil mi? yasaklanacak kadar da güçlü, ölümüne sürdürülecek kadar da... en güçlü silah da enstrümandır belki de...

bir video daha paylaşıp bitireyim... her biri büyük sıkıntılarla bugüne gelmişler ama zarifa çektiği sıkıntılara rağmen ailesini değiştirmeyi de başarabilmiş... bu videoda şef zarifa olduğu için özellikle seçtim... geneve konservatuvar öğrencileri ile birlikte çalmışlar... 



afgan kadınların bu olağanüstü cesur adımlarını ve başarılarını yazarken birden aklıma yıllar önce bir başka blogda paylaştığım afgan kızı sharbat gula geliverdi... afgan kadını denince akla gelen neredeyse tek isim şarbat gula iken, bugün artık zohra geliyor akıllara... fırsat çıkmışken bu yazının altına o eski yazıyı da ekleyeyim... gençlerimiz şarbat gulayı mutlaka sağda solda görmüşlerdir ama tanıyamamış olabilirler... şarbat gula ne mi yaptı bu kadar ünlü olup, bütün dünyaca tanınmak için? hiç bir şey!... sadece baktı...

sharbat gula

national geografic muhabiri steve mccurry tarafından fotoğrafı çekilen afgan kızı sharbat gula (şarbat gula), 1985 yılında çok fazla dikkat çekmişti... gerçi çekmişti de ne oldu? silahlar çekildi mi geriye? hayır! sadece daha fazla silah çekildi afganistan başta olmak üzere tüm dünyada...

dünyada bu fotoğrafa bakıp da bu kıza aşık olan erkek sayısı çok fazlaymış!... erkekler bu kıza aşık olmuşlar! ve daha fazla silah çekmişler demek oluyor bir bakıma... kadınlar aşk için yaratılmışlarmış... öyle diyor bazıları... eğer erkekseniz ve böyle düşünüyorsanız, sizi 14 şubata alalım... eğer kadınsanız ve "kadınlar aşk için yaratılmıştır" diyorsanız, başımın üstünde yeriniz var, devam edin...

medya denen zehir; afgan savaşını bitirmek, acıları dindirmek adına hiç bir şey yapmadı, gözlerini yumdu ve hatta savaşı körükledi... sharbat gula gibi yüz binlercesi daha öldüler bu arada... ailesiz kaldılar... tecavüze uğradılar... ama o medya devinin aklı fikri sharbat guladaydı çünkü para o aşık olunan gözlerdeydi... çok mu acımasızım? değilim... öyle idi... az bile yazıyorum...

didik didik aradılar pakistanı, afganistanı ve buldular 2002 yılında... emin olmak için gözlerindeki iris tabakasını bile incelediler... o idi buldukları... 1 adet afganlı çocuğun ölmesini engellemek adına hiç bir şeyi incelemeyen insanlar, sharbat gulanın göz irisini incelediler... ve soldakinin yanına sağdaki fotoğrafı da eklediler... national geografic yine yayınladı... belgesel yaptılar, afganistanı ve sharbat gulayı öylece bırakıp gittiler!...

afgan kızı sharbat gula
savaş devam etti... şarbat gulalar ölmeye filan devam ettiler... national geografic de savaşın yıpratan yüzünü belgesel yaptı...

2 fotoğraf arasındaki 7 farkı bulun bakalım... oyun gibi... diyorlar ki aradan geçen zamanda sharbat gulanın gözlerinin feri sönmüş! yıpranmış!...

dalga mı geçiyorsunuz?

bence 1. fotoda afgan kızı çok şaşkın! hayatında düşünmediği şeyleri birden yaşayınca, nelerin olup bittiğini anlayamamış... 2. fotoda ise ben gözlerinin feri sönmüş bir orta yaşlı kadın görmüyorum!... feri fazlasıyla açılmış, yerine gelmiş bilge gözler görüyorum... artık şaşkın değil...

aynen şunu söylüyor fotoğrafçıya bakarken: "ben biliyorum artık her şeyi, sizin ne mal olduğunuzu da biliyorum, nasıl olsa rahat bırakacağınız yok, çekin fotonuzu da defolun gidin buradan" diyor...

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar