kemal eroğlu

kopuz sazevi
kemal eroğlu
kafayı taktım ya ille yazacağım şu oğur sazını:)... belki de yazacak çok şey bulamayacağım ama takıntılı adamım sonuçta... oğur sazı yazayım dedim, erdal yapıcı yı yazdım en son... hadi o paylaşımda bahsettim, çok geçmeden yazayım dedim, incelerken bu sefer kalktı karşıma kemal eroğlu çıktı... kim mi kemal eroğlu? çok usta bir lutiye... oğur sazını ilk yapan usta olduğunu ise şimdi öğrendim...

oğur sazı derken ünlü bağlamaların ustası kemal eroğlu nu neden yazmıyorum ki ben dedim ve yazıyorum... sinan cem eroğlu nun babası oluyor kendisi aynı zamanda... sinan cem eroğlunun neden bu kadar başarılı olduğu da anlaşılıyor şimdi... bağlama tozu yutmuş büyürken... ama hemen belirteyim; ben asla birinin başarısını gidip de başta babası olmak üzere başka hiç kimseye bağlamam çünkü çok yanlış bu yaklaşım... timur selçuk hakkında yazarken de üstüne basa basa belirtmiştim bunu... ama baba kemal eroğlunun yaşadığı evde ve atölyede doğup büyümek tabii ki apayrı bir hoş durum ama sıkça rastlanıldığı gibi; sinan cem eroğlu bırakın üst düzey başarılar kazanmayı, hayatı boyunca eline bir adet saz bile almayabilirdi...

kemal eroğlu hakkında oldukça geni bilgiye kendi web sayfasından rahatlıkla ulaşabilirsiniz... benim burada bir kez daha yazmam saçma... birinci kaynak varken burada neden yazayım...

www.kopuzsazevi.com

bugün ulaştığı ustalık seviyesine kolay gelmemiş tabii kemal eroğlu... dayısında görmüş bağlamayı ilk kez ve "bunun geliştirilmesi lazım" gibi bir fikre kapılmış anladığım kadarıyla daha çocukken... ben de bağlamayı ilk gördüğümde aynı şeyi düşünmüştüm:)... neyse, ben şimdi koskoca bir üstad ve üstadlar zincirinden bahsederken kalkıp da bağlama hakkında eski fikirlerimi yazmayayım yarım yamalak bilgimle:)... ama gerçekten eskiden bağlamaya titizlikle yaklaşılmıyordu bugünkü gibi... bir takım saz yapımcıları bir şeyler yapıyorlardı ve bağlama olarak bildiğimiz, gördüğümüz de ne yalan söyleyeyim müzik aleti olmaktan biraz uzaktılar... kendi gördüğümü yazıyorum ne yapayım...

ben kendi gördüğümü bırakayım şimdi... demek ki ben doğmadan biraz önce bir grup usta bu işi ilerletmeye, geliştirmeye ve değiştirmeye başlamışlar... mehmet cihan müzik evinde başlamış kemal eroğlu... daha sonra arif sağ ile çalışmış... yine anladığım kadarıyla sonrası çok hızlı gelişerek, adım adım bugüne kadar gelmiş...


çıraklıktan kalfalığa; sonrasında da ustalığa geçiş sürecinde ahmet gazi ayhan, yaşar aydaş, muharrem ertaş, yıldıray çınar, emin aldemir, hacı taşan, zekeriya bozdağ, şinasi cihan, rıfat balaban gibi isimlere bağlama yapmış...

yusuf toraman ve arif sağ ile tanışmaları ise; günümüze kadar gerçekleşen gelişmelerin başlangıcı olmuş... arif sağa bağlama beğendirme gibi bir eşik aşılmış... 30 sene önce...

luthier (lutiye) ifadesi günümüzde neredeyse tüm çalgı yapımcıları için kullanılır oldu... aslında yanlış da değil çünkü telli çalgı ustalarına luthier deniyor ama her nedense bilmem, bendeki anlamı daha farklı... bende çağrıştırdığı anlamı "çok büyük usta" oluyor bu luthier in... kelime anlamı ile gidersek, ben haklı değilim ama son yıllarda her şeyin suyu çıktığı için ben bazı kavramların çok büyük bir saygıyla kullanılması gerektiğini düşünüyorum... herkesi bilmem ama ben herkese lutiye demem... her önüne gelene sanatçı, zanaatkar yada usta denmez...

lutiye kemal eroğlu bence şu yukarıdaki isimlere bağlama yaptığında usta oldu... ve daha yolun başındaydı!... kendi atölyesini açıp, özel siparişlerde bulunulmaya başlanınca kendisinden, lutiye oldu... bence lutiyelik odur... erkan oğur kafasındaki projesiyle size gelir, anca sizin o ustalığı gösterebileceğinizi düşünüyordur, ve artık siz bir lutiyesinizdir... bence... sözlüklere bakarsanız; çalgı yapım bölümünden mezun olup, diploma alan telli enstrüman yapımcısı herkes lutiyedir... yok öyle kolaycılık...

lutiye; aranan isim demektir... hadi bırakalım fransızca lutiyeyi şunu bunu; bence usta çalgı yapımcısı, o çalgıyı çalan sanatçıya prestij kazandıran kişidir... bir bas gitarcının elinde fodera olması gibi... yada bir kemancının elinde stradivari olması gibi... bir sanatçının elinde kemal eroğlu bağlaması yada kopuzu olması gibi... ülkemizde henüz bu bakış açısı pek yerleşmedi ama dünyada çok önemli bir konudur bu... sanatçıya prestij kazandıran bir ustalıktır bu bahsettiğim... mesela ben bu tip sanatçılardan ve müzisyenlerden bahsederken mutlaka o konuyu da vurgularım... çok önemli çünkü bir markanın sanatçısı olmak... hem marka için, hem de müzisyen için...

kemal eroğlunun aşağıdaki videosu tam anlamıyla harika... defalarca baştan sona izledim... bağlama konusunda da oldukça bilgi var, bir çok başka konuda da... ben bu videoyu izleyince hemen bir şeyler yazmaya, paylaşmaya karar verdim kemal eroğlu hakkında...

"eskiden bağlamaya titizlikle yaklaşılmıyordu bugünkü gibi" demiştim yukarıda... videoda çalgı yapımı konusundaki titizliği görüyoruz...

15:07 de oğur sazının yapım hikayesi anlatılıyor... devamında da sinan cem eroğlu oğur bağlamasını çalıyor... tabii artık öyle olmuyor çünkü video kaldırılmış youtube'dan!!... ben bu kaldırılan videolardan bıktım... yahu böyle bir video neden kaldırılır ki?... yanlış anlaşılmasın, yasaklanma filan değil, yükleyen kendisi siliyor videoyu... yada kanalını kapatıyor... neyse, kimsenin keyfine karışamayız... ben de onun yerine erkan ustadan bülbülüm altın kafeste paylaşayım...



ne diyor kemal eroğlu;

bağlamamı alanla övünürüm... bağlamamı çalanın ustalığından çok bağlamama kim iyi bakıyorsa ben onu severim... çünkü onlar bağlamama ne kadar iyi bakarlarsa, ben o kadar yaşayacağım demektir...

her ağaçtan bağlama olmaz!...:)...

bağlamayı yapmaya başladığımda, bağlamayı çalacak kişiyle bütünleşirim... ahmete yaptığım bağlamayı yıllar sonra mehmet getirince, "ben ahmete yapmıştım bu bağlamayı" derim!...

bütün bağlamalarım aynı sesi verir... benden 10 bağlama alın, 10 u da aynı sesi verir... (işte lutiyelik budur)

bağlamamı satan birine asla bir daha bağlama yapmam...bağlamamı başka bir ustaya götüren olursa herhangi bir sebepten dolayı, o kişiye de bir daha yapmam... hatta o bağlamayı unuturum artık... (budur)

stradivarius çalan kemancı bununla övünüyor... benden bağlama alan kişi çok üstün performanslar sergiliyor...

benim için bağlamamı çalan kişinin ünü, ustalığı, şusu busu benim zerre kadar önemli değildir... ustaya iyi, çalamayana kötü bağlama diye bir şey söz konusu olamaz... benim için insan önemlidir...

bağlamam beğenilmezse, üstüne çıkar ezerim, kırar geçerim... (yanlış anlaşılmasın; bağlamanın:)...)



bağlamasını kullanan bazı müzisyenler:
nida tüfekçi, orhan gencebay, aşık mahzuni, muharrem akkuş, sarı zeki (zeki adsız), selda, emre saltık, rahmi saltuk, erdoğan eskimez, irfan kurt, muhlis akarsu, musa eroğlu, ismail hakkı demircioğlu, arif sağ, erdal erzincan, grup yorum, kardeş türküler, güler duman, fer-hat tunç, suavi, adnan koç, cihangir terzi, engin şafak gürler,  cengiz özkan, muharrem temiz, yılmaz çelik, ismail özden, emre saltık, metin karataş, sadık gürbüz, okan murat öztürk, nida ateş, ulaş özdemir, engin arslan, hasan saltık, sinan çelik, ayla karacan, özlem özdil, bekir karadeniz, ayhan zorlu
aşağıdaki videoları da mutlaka izlemenizi tavsiye ederim...

Yüzüme Gülen Ağaç - Kemal Eroğlu 1/3
Yüzüme Gülen Ağaç - Kemal Eroğlu 2/3
Yüzüme Gülen Ağaç - Kemal Eroğlu 3/3
ülkemizde son yıllarda az da olsa tanık olmaya başladım... örneğin bir video izliyorsunuz, o videoda kullanılan çalgıyı yapan ustayı da yanına yazıyorlar... bu çok önemli bir şey ve gerek albüm çalışması olsun, gerekse konser yada video çekimi olsun; ustalar mutlaka belirtilmeli... dünya ölçülerinde bu yaklaşım oldukça yaygın... bir çok caz ve rock albümünde hangi parçada hangi enstrümanın kullanıldığı mutlaka belirtilir...

gerçi bizde albüme katkıda bulunan çoğu müzisyen bile belirtilmez!...

ben kemal eroğlunun ifadesiyle bitireyim artık;

her ağaçtan bağlama olmaz!...:)...

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar