Ana içeriğe atla

social inclusion band

social inclusion band
ne mi social inclusion band?... hani dilimizden düşürmeyiz hiç, insanlık, sanat, müzik, aşk, iletişim, hümanizm, savaşma seviş deriz... toplum için müzik deriz... benim sayfanın kenarındaki fotoğrafta yazdığı gibi "savaşma, müzik yap" deriz ya!... o işte bu social inclusion band... yani çoğumuz gibi sadece söyleyip geçmiyorlar... adam gibi de yapıyorlar, uyguluyorlar, hayata geçiriorlar tüm bu güzel dilekleri... hem de inanılmaz derece güzel ve başarılı bir şekilde hayata geçiriyorlar...

çağla karaali hakkında yazarken haberdar olduğum bir grup bu social inclusion band... çağla karaali bu grubun solisti... yukarıdaki fotoğraf da social inclusion band i çok iyi tanıtıyor tek başına... ne diyorlar? "müzik engel tanımaz" diyorlar... "hayata eşit koşullarda gelememiş insanları hayata dahil ediyorlar"...


burası müzik sayfası olduğu için benim asıl amacım mecburi olarak müzik... hemen bir videolarını paylaşayım, dinlerken okuyun isterseniz... müzikal açıdan o kadar iyiler ve o kadar uzun bir yol katetmişler ki!... dinlerken içten gelerek "e helal olsun" diyorsunuz... daha önce şilay turhan ı da ayrıca yazmıştım, buraya onun videolarını o yüzden eklemeyeceğim ama siz gidip şilay turhan ı da okursanız sevinirim...

Social Inclusion Band // Gökhan Demirhan



gökhan demirhan dan yağmur... defalarca dinletti bana ve izletti... o kadar keyifli ki social inclusion band performanslarını izlemek...

social inclusion band i hemen öyle yazıp geçemiyorsunuz... derin mevzu... müzik grubu mu? evet, hem de çok iyi bir grup ama grup olmanın ötesinde; gönüllülük, proje, bir oluşum... 3-5 kişi değiller... arkalarında koca bir dünya var...

düşler akademisi
youtube/düşler akademisi
youtube/social inclusion band

düşler akademisi var bu grubun arkasında... sayfalarına gidip; kimmiş bunlar? ne yapıyorlarmış ki? sorularına yanıt aradığınızda, zaten çok şey öğreniyorsunuz... mesela benim ilk öğrendiğim şey şu oldu: "ülkemiz nüfusunun % 15 i benimle eşit şartlarda yaşamıyor"... çoğumuz farkında değiliz değil mi?... ne kadar büyük bir rakam!... farkında değiliz çünkü bizler kendi hayatlarımızı yaşıyoruz!... bizim için çok basit olan bir sürü şeyi bütün gün yapıyoruz!... ne kadar basit şeyler bunlar!... mesela 3-5 metrelik caddeyi geçiveriyoruz... merdivenlerden iniyoruz... toplu taşımayı kullanıveriyoruz... okuyoruz... dinliyoruz... bakıyoruz... konuşuyoruz... işte bunları herkes bizim kadar kolay yapamıyor... işe yetişeceğiz diye telaşla hareket ediyoruz...

demek ki türkiyenin % 15 i o bizim çok kızdığımız telaşı bile yaşayamıyor... biz gündelik hayatta bir çok şeye çok kızıyoruz ama 5 kişiden 1 i o kızgınlığı bile yaşayamıyor... biz sinemaya gidiveriyoruz... 5 kişiden 1 i için o "gidivermek" o kadar kolay olmuyor...

o 5 kişiden 1 inin, geri kalan 4 kişiden hiç bir farkı yok... onlar da o dört kişi gibi belli yeteneklere sahipler, hatta çoğu çok daha fazla yeteneğe sahip... o 1 kişi çoğu zaman geri kalan 4 kişiden çok daha gelişmiş duygulara ve yeteneğe sahip... kulakları çok daha iyi çoğunun... çoğu o 4 kişiden daha iyi yemek yapıyor... bir kısmının gözü çok daha iyi görüyor... gözleri daha estetik bir bakışa sahip... çok iyi spor kapasitesine sahipler... ritm duyguları çok gelişmiş...

özetle; o 5 kişiden 1 i aslında bir çok gelişmiş yeteneğe sahip... o 1 kişi diğer 4 kişiden bir çok konuda çok daha üstün... o 1 kişi üstün bir ritm duyusuna sahip... sahip ama hayata eşit koşullarda katılabilme konusunda eşit hakka ve güce sahip değil ki!...

engeller var! ama o engel insanda değil kesinlikle... ülkemizdeki her 5 kişiden biri "engelleniyor"... bence o 5 kişinin hiç birinde herhangi bir engel yok ama geri kalan 4 kişi o 1 kişiyi engelliyor... engel hayatın içinde sadece... engel kafalarda... engel çoğu zaman fiziksel... kaldırım yok, varsa yüksek, genişse araba park ediyor... trafik lambaları kötü... yaya geçitleri berbat... otobüs yok, durak yok... yollarda çukurlar var... her yerde merdiven var... merdiven olması gereken yerde ise merdiven yok... fiziksel tehlike çok büyük...

şehirler fiziksel olarak berbat! daha da önemlisi, insanlar çok berbat!!!... sosyal engel çok büyük, aşılmaz boyutta... o benim hiç sevmediğim "engel" kavramı var ya! o sadece toplumun koyduğu yapay bir engel... başka hiç bir engel yok sadece koşullar eşit değil...

şu bizim istatistiklere dayalı 5 kişimiz var ya! aslında o 5 kişiden 4 ü kendisini engelliyor... ama 1 insanı toplum engelliyor... o 5 kişiden 4 ü iyi şartlarda olmalarına rağmen, müzik yapamıyor mesela ama o 1 kişinin yapabileceği müziği de engelliyor!!!...

bu noktada giriyor düşler akademisi devreye... toplumun koyduğu engelleri kaldırıyor ortadan düşler akademisi ve olanakları ölçüsünde sosyal engelleri yıkıyor ve şartları eşit hale getiriyor... çok çok önemli... diyelim; siz çok iyi şarkı söylüyorsunuz yada enstrüman çalıyorsunuz... ama "SOSYAL VE FİZİKSEL ENGELLER" yüzünden bir türlü sesinizi duyuramıyorsunuz... çok güzel sesiniz var, kulaklarınız müzik kulağı, çok güzel şarkı söylüyorsunuz AMA DUYURAMIYORSUNUZ ŞARKINIZI!... ÇÜNKÜ DİĞER İNSANLAR ENGELLİ!... düşler akademisi diğer insanlardaki bu engeli kaldırıyor ortadan ve sesinizi duyuruyorsunuz...

düşler akademisinde her şey var... vokal, ritm, dans, film, fotoğraf, dj lik, enstrüman, resim, tasarım...

insan sadece et ve kemik olmadığı için; insan gerçekte etin ve kemiğin çok çok ötesinde olduğu için; bu dünyada her insan evrenin tamamı kadar değerli olduğu için; ve en önemlisi her insan "ben de varım yahu!" deme hakkına sahip olduğu için; çok büyük bir anlam ifade ediyor bu düşler akademisi...

dünyadaki her insan; dünyanın geri kalanından daha değerlidir ve insan olmak aslında bu dünyada güzel bir iz bırakabilmektir... düşler akademisi; olanakları ölçüsünde, o 5 kişiden 1 inin iz bırakma hakkını elinden alan o engelleri yıkıyor...

bir çok projesi ve atölyesi var düşler akademisinin, dileyen incelemiştir bile... bu sayfanın konusu ise ağırlıklı olarak social inclusion band... ne yapıyor bu müzik grubu? ne yapacak! bana ulaşması neredeyse mümkün olmayan bir çok genç yeteneği bana ulaştırıyor... daha ne yapsın... ben nereden tanıyacağım yada bana nasıl ulaşacak şilay, gökhan, ezgi, orhan, emir murat ve tolga kaan?...

ayder

herkes için müzik
asıl proje çatısı ayder yani alternatif yaşam derneği... vodafone vakfı, kalkınma bakanlığı ve birleşmiş milletler kalkınma programı (UNDP) ortaklığında 2008 yılından beri yürütüyorlar düşler akademisini ve sosyal dezavantajlı bireylerin sanat yoluyla sosyal hayata katılımlarını sağlıyorlar... amaç; tüm bireylerin eşit şartlarda "ben de varım" demelerine olanak sağlamak...

"herkes için müzik" sloganıyla işe başlamış social inclusion band ve kısa sürede gördüğüm kadarıyla çok hızlı yol kat etmiş... tabii ki grubun temelinde gönüllü profesyonel müzisyenler var çünkü grup çok iyi bir performans grubu... seslerini duyurma şansı olmayan yetenekli kişilerin kendilerini ifade etmelerine olanak sağlıyorlar...

eşit şansa sahip olmayan gençlere eğitim veriyorlar ve onları seslerini duyurabilen gençler konumuna getiriyorlar... bu ses duyurma öyle alelade bir ses duyurma da değil... gümbür gümbür... social inclusion band bugüne kadar akbank caz festivali, rock'n coke, iksv caz festivali, efes pilsen one love festivali, la fete de la musique, vodafone freezone konserleri gibi bir çok kalbur üstü etkinlikte yer aldı... moby, simon bolivar gençlik orkestrası, limp bizkit, kerem görsev, şebnem ferah, bengü, baba zula, cahit berkay, kürşat başar, deniz güngör, burçin büke, selen servi, güntaç özdemir, sibel köse, the fish police gibi isimlerle aynı sahneyi paylaştılar... bunun yanında, babylonda her ay sahne alıyorlar... ghetto ve roxy konserleri de cabası... ve daha çok fazlası var...

"sanat-çı engel tanımaz"



yukarıdaki video bir tanıtım videosu ve performanslarda sahne alan çoğu kişi var bu videoda...

gelelim social inclusion band müziğine... nihayet... ben öncelikle gönüllü müzisyenlere sağlam bir teşekkür göndermek istiyorum... çok büyük bir başarı... bu projenin bel kemiği onlar... benim bu oluşumdaki herkese ulaşmam ve burada değinmem mümkün değil, mutlaka değinmediklerim kalacaktır, onlara da bol bol teşekkür gönderiyorum... yukarıdaki video da gördüğüm her bir mutlu gülümseme için...

social inclusion band - cenevre
ahmet nebi şaylan (gitar)... önder ciner (bas gitar)... özkan yılmaz (davul)... james lewis (solist)... çağla karaali (solist)... benim ulaşabildiğim müzisyenler... tabii bu isimler sadece sahnede olanlar... geri planı ve diğer eğitmenleri bilmiyorum... ulaşabilirsem yazacağım her birini...

social inclusion band; amatörüyle, profesyoneliyle, gönüllüsüyle ve genciyle çok çok iyi müzik yapan bir performans grubu... yukarıda yazdığım gönüllü profesyonellerin tamamı zaten çok iyi müzisyenler... ekip çok büyük, değişken üstelik ama kalite hiç değişmiyor... herkes sorumluluğunu çok iyi biliyor... işi yeni öğrenmekte olan gençler ekibe çok iyi entegre olmuşlar... bakıyorsunuz sahnede 10 kişi var, profesyonel sayısı 4 ama dinlediğiniz performans kusursuz! bunu başarabilmek öyle her babayiğidin harcı değildir...

müziklerinin yapısı sebebiyle benim her müzisyeni ayrı ayrı değerlendirebilmem mümkün değil çünkü kimse ön plana çıkmıyor... ahmet nebi şaylan çok fazla dikkatimi çekti ve çok usta bir gitarcı... dünyanın herhangi bir yerinde her grupla çok rahat çalışabilecek üstün bir kapasitede... bunun yanında bas gitarcılar önder ciner ve şentürk öztaş da, baterist özkan yılmaz da çok dikkat çekiciler... ve tabii çağla karaali... ona hayran kalmış ve yazmıştım zaten, linki yukarıda, en başta...

profesyonel gönüllü müzisyenleri şimdilik ayrı ayrı yazmam çok zor ve yeterli bilgim de yok... belki daha sonra...

bence artık fazlasıyla profesyonelleşmiş olan gençler ise ayrı ayrı harikalar... yukarıda yazdığım konserlere baksanıza! tamamı fazlasıyla sahne tozu yuttular artık... şilay turhan... ezgi polat... gökhan demirhan... dolunay kocabağ ve orhan kıvılcım... en sık gördüğüm gençler oldular sahnede...

hepsi çok iyiler... amaaaa sadece birazcık daha fazla dikkatimi çeken isim orhan kıvılcım oldu... orhan kıvılcım zannedersem bu işe daha erken başladı diğerlerinden ve o yüzden benim dikkatimi daha çok çekti... ayrı bir yetenek var bu orhan kıvılcımda...

orhan kıvılcım galiba klarinet de çalıyor... dahası da var; görme sorunu yaşayan iyi bir ressam kendisi... girin aşağıdaki adrese ve 1 dakikada portrenizi çizdirin!... karşınıza orhan kıvılcım çıkıyor zaten elinde fırçasıyla...

inanmadınız de mi? gidin, görün... orhan kıvılcım ile hemen portre...

düşüneni, yapanı, destekleyeni, müzisyeni, eğitmeni ve izleyeni ile; başından sonuna kadar çok büyük ve çok önemli bir adım bu düşler akademisi ve social inclusion band... son bir teşekkürü de sahnede şarkı sözlerini işaret diliyle aktaran kardeşlerimize gönderiyorum... biraz zorlanarak da olsa bir kaçının adına ulaşabildim; kerem berkim piliç, zehra kurt ve gülcenur osoydan... daha önce paylaşmadığım ve çok beğendiğim bir videolarıyla bitireyim artık...

Efes Pilsen One Love Festival



videolarda çok değişik müzisyenler görüyorum ama tanımıyorum ne yazık ki... çorbada bir şekilde tuzu olan herkesi burada yazmayı çok isterim... yorumlarla katkıda bulunabilirsiniz...

Yorumlar

  1. İyi ki var böyle insanlar çünkü her anımız insanların yaptıkları kötülüklerle verdikleri zararlarla geçiyor. Böyle dayanışmaları ve insana olan katkıları görmek biraz olsun rahatlatıyor bizleri. Hiç bir şey yapmıyoruz oturuyoruz evlerimizde ve keyfimiz yerinde ama birileri başka insanlar için ellerinden geleni yapıyorlar onu görünce de rahatsız oluyor insan çok çünkü onlar böyle şeyle yaparlarken biz hiç bir şey yapmıyoruz. Ben çağla yazınızı okuduğumda çok utanmıştım şimdi de bu yazınızı okuyunca düşüncelere kapıldım ben hiç bir şey yapmıyorum diğer insanlar için :( Bu gibi olaylara nasıl katılabilirim neler yapabilirim hiç yolda bilmiyorum. Ben ne yapabilirim.. İnanın haberimiz bile yok bir çok şeyden. Siz benim gibileri hiç olmazsa harekete geçirseniz. Kimbilir daha başka ne projeler vardır haberimiz bile yok. Bu çok güzel çalışmayı sizden duydum. Size de teşekür ederim çok. Ben ne yapabilirim? email adrsinmi kabul etmedi bu yorum, url nedri?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merve hanım, öncelikle katkınız için teşekkür ederim... aslında şu hassasiyetiniz ve yaptığınız yorum bile bir katkı... sizin gibi insanlar aslında az değil... ben başka benzeri olaylardan biliyorum, icabında bir etkinlikte gidip orada bulunmak bile çok önemli olabiliyor... gidip bir etkinlik öncesi yanlarında olmak, sohbet etmek bil katkı olabiliyor... verdiğim linklerden kendilerine ulaşabilirsiniz...

      ben aslında biraz da bu tip oluşumları gerçekleştirenlere ufak bir sitemde bulunmak istiyorum, "seslerini duyurma çabası içine girmiyorlar"... es kaza bir şekilde haberdar olursanız, oluyorsunuz... mesela ben social inclusion band hakkında "çok detaylı" bilgiye ulaşamadım... ben şunu istiyorum; sayfaları çok detaylı olmalı... ve daha da önemlisi "reklam" güçlü olmalı... bu kadar emek ve masraf yapılıyor, güçlü sponsorlar var ama en basitinden bir facebook reklamı olmalı diye düşünüyorum... ben aramamalıyım, onlar beni bulmalı... facebook a girdiğimde karşıma tüy dökücü yada zayıflatıcı krem çıkıyorsa, bu proje de çıkmalı... hiç zor değil...

      bir diğer konu; ben mesela bu gençleri çok merak ediyorum... tanımak, bilgi sahibi olmak istiyorum... ama o kadar zor ki ulaşmam... gökhanı, ezgiyi, dolunayı ve orhanı tanımak istiyorum, ama 2 adet sayfaları var, birbirine çok benzer ve bu insanlar hakkında kısacık da olsa bilgi eklemek çok mu zor?...

      özetle; onlara ulaşmak isteyen kişi sayısı belki az, belki çok ama haberdar olamıyoruz ki... sahne arkasında onlara çay yapacak insan aslında o kadar çok ki...

      teşekkürler...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

gelem gelem (djelem djelem)...

çingene bayrağı "öldüğüm zaman beni ayakta gömün çünkü bütün ömrüm dizlerimin üstünde geçti" "gyelem, gyelem", "jelem, jelem", "dzelem, dzelem", "dželem, dželem", "delem, delem", "djelem, djelem", "celem, celem"... ve daha bir çok benzeri türevi var bu "gelem, gelem" in... farklı çingene (roman) diyalektlerinde birbirine benzeyen ama farklı yazılan bir çok örneğine rastladım... aşağıdaki fotoğrafta bile, bir yanda dzelem yazarken, hemen yanında verilen sözlerde djelem yazılmış... en yaygın olarak kullanılan ise "gelem" olduğu için, ben de o şekilde yazıyorum... çingeneler, çingene kültürü, müziği ve çingene katliamı hakkındaki aşağıdaki yazıları da okuyabilirsiniz   çingeneler   çingene müziği   tüm dünyadaki çingene halklarının ortak marşı oluyor gelem, gelem... insanın içini titreten çok önemli bir çingene şarkısı... zarko jovanovic e ait... çingeneler arasında çok sevildiği içi

çocuğa gitar nasıl alınır?

başlığı atmam çok uzun sürdü!... "çocuğa gitar nasıl alınır" tuhaf geldi... "gitar çocuğa nasıl alınır" daha tuhaf... "nasıl çocuğa gitar alınır" ilginç oldu... "çocuğa nasıl gitar alınır" daha değişik oldu... her neyse işte, yazının bütün bu değişik sorulara yanıt vermesine çalışayım da olsun bitsin... aslında çok zor bir konu hakkında yazacağım çünkü bu sayfaya "çocuğuna gitar almayı düşünen ama bunu nasıl yapması gerektiğini bilmeyen, işin içinden çıkamayan kişiler" arama motorları tarafından zorla getiriliyorlar ama bu sayfada öyle bir konu yoktu... artık olmak üzere... gelen kardeşlerimiz elleri boş dönmesinler diye düşündüm ve bildiğim kadarıyla yazayım dedim... "çocuğa gitar nasıl alınır" ve "gitar çocuğa nasıl alınır" sorularının yanıtı basit ve hemen geçeceğim; cebe bir miktar para konulur ve müzik aletleri satan yerlerden birine gidilip, satın alınır... bunu geçiyorum... "nasıl çocuğa gitar a

mohsen namjoo

az önce tanıştım mohsen namjoo ile ve yine ilk dinlediğim parçasında, hatta daha parça başlar başlamaz "budur" dediklerimden oldu... şu anda henüz 2. parçadayım ve dinlediğim ilk parça ile ikinci parça arasında zerre kadar alaka yok! sevdim bu adamı:)... zannedersem zaman zaman olduğu gibi "çok engin bir derya" ile karşılaştık yine ve zaten ben de bu bloğu boşuna yazmıyorum, öğreneceğiz bakalım ne kadar enginmiş mohsen namjoo ... karşılaştığım ilk bilgiyi -saçma da olsa- hemen vereyim; ülkemizde muhsin namcu diyenler de var!... hatta uzun uzun tartışmalar bile yapılmış bu konuda!... biri diyor sen hatalısın, öbürü diyor; hayır sen yanlışsın... her konuda olduğu gibi, bu konuda bile ciddi bir ayrışma söz konusu... klasik ülkemiz insanı durumu... tamam, gerçek adı doğal olarak farsça ve yazılışı farklı çünkü mohsen namjoo iranlı bir sanatçı... bu konuda bile tartışmaya ne gerek var anlamış değilim... çok mu zor? bakarsın adamın sayfasına, o neyi kabul etmişse, s

gnossienne

source: martha graham center of contemporary dance www.marthagraham.org Photograph by Soichi Sunami gnossienne denince akla önce yaratıcısı erik satie geliyor doğal olarak ama onun dışında akla hayale gelebilecek her şey de geliyor ruh durumuna göre... özellikle o büyük üne sahip olan gnossienne no 1 dinlerken ben parçayı her seferinde başka başka hissediyorum... bu eserin aslında hiç bir şekilde eğlenceli, neşeli vb filan olması mümkün değil gibi çünkü doğaya aykırı ama bana komik ve neşeli geldiği bile oldu!... yorumu dinleyenin ruh durumuna  bırakabilen bir eser... önce şu yukarıdaki fotodan bahsedeyim, koreografisi amerikalı efsane kadın dansçı martha graham a ait 1926 nisanında prömiyeri yapılan dans gösterisinden... fotoğraf 1927 yılına ait ve gnossienne dans performansından bir enstantane... martha graham, 1991 yılında 97 yaşında öldü... amerikanın en eski dans kumpanyasının kurucusu ve ölene kadar da koreografilerini sürdürmüş... gnossienne ise martha grahamın ilk ba

çocuklar müziğe hangi enstrümanla başlamalı?

piyano neden bu paylaşımı yapıyorum? önce onu yazayım... neden olacak, çok soru geliyor... çocuk ve genç sanatçılarımızı paylaştığım için sık sık, doğal olarak bana soran aile çok oluyor bu konuyu ve bazı başka konuları... en çok sorulan sorulardan biri de şu: "bizim çocuk müziğe çok meraklı, hangi enstrümanla başlasın? hangi kursa gönderelim?" kabaca bu soru çok geliyor... tabii devamı da var... bir kaç soruyu da ayrı bir paylaşımla yazarım... daha önce çocuğa gitar nasıl alınır? gibi bir paylaşım yapmıştım, onu okuyan, bu piyano işini de soruyor haliyle... bir çok özel kurs var... enstrüman satan mağazalar var... müzik öğretmenleri vs var ama galiba anladığım kadarıyla aileler verilecek cevabın tarafsız olmasına özen gösteriyorlar... yani doğal olarak işin içinde ticari, parasal, ekonomik vs vs konular olunca, galiba tatmin edici olmuyor... mesela piyano kursu veren bir yere sorduklarında aldıkları cevabın "piyano" olması onları tatmin etmeyebiliyor... beni de e

can özhan ve öğrencileri

can özhan yazıya nasıl başlayacağımı bilemedim... kaç aydır duruyor bu paylaşım taslak olarak ama elbisesini giydirip, paylaşmam lazım... ben normal koşullarda can özhan gibi ünlü ustaları değil de, ünlü birer usta olacak genç sanatçılarımızı yazıyorum... can özhan da genç sanatçı ve 32 yaşında bu aralar ama bloğun konseptinin çok dışında bir sanatçı artık... çok başarılı ve benim hiperaktif sanatçı olarak tanımladığım sanatçılarımızdan can özhan da.. konserler, projeler, ustalık sınıfları, orkestra kurmalar vb bir çok farklı aktivite devam ederken, bir çok da genç kemancı yetiştirdi ve yetiştirmeye devam ediyor... hepsi de çok başarılılar ve aslında her biri ayrı ayrı paylaşımları fazlasıyla hak ediyorlar ama ben bu tip paylaşımlar yapmayı tercih ediyorum.. yani ortada bir proje, orkestra, destek programı vs gibi bir ortak çalışma içinde yer alan genç sanatçılarımızı paylaşma gibi... bu paylaşımın konusu ise; en az sanatçılığı kadar başarılı olduğu öğretmenliği can özhan'ın... v

gordion oda orkestrası

gordion oda orkestrası geçtiğimiz haziran ayında yeni bir orkestramız daha dünyaya geldi.. gordion oda orkestrası .. son yıllarda bu konuda çok güzel kıpırdanmalar var ve yeni orkestralar, korolar, projeler, etkinlikler dikkat çekmeye başladı.. bu yeni ve genç oluşumların bir kısmı maalesef çinliler yarasa çorbası içtikleri için çeşitli şansızlıklara denk geldiler ama ben kaldıkları yerden yollarına devam edeceklerinden eminim... orkestranın en önemli hedefi; genç sanatçılara mesleklerini icra edebilme şansı vermek... sadece orkestracılık anlamında değil, solistlik anlamında da kendilerini gösterebilme yolunu onlara açmak... tabii ki bunu yaparken benim gibileri de barok konserlerle buluşturacaklar... buluşacağız gordion oda orkestrasıyla ancak birlikteliğimizin devamı için sürdürülebilirliğin sağlanması da şart... oldukça fazla sayıda genç sanatçımız gordion bünyesinde bir araya geldiler ve büyük bir heyecanla çalışmalarını sürdürüyorlar.. günümüz şartlarında, mutlaka sponsorlarının o

org

benim hastalık boyutunda bir takıntım vardır bu org konusunda, bir kaç paylaşımımda bahsetmiştim daha önce... ülkemizde "org" olarak adlandırılan çok geniş bir müzik aleti grubu olması ve farklı adlandırılmalara gidilmeden, tamamına org adı verilmesidir bu takıntı... aslında bu takıntımda pek de haklı değilim, biliyorum ama üzerinde tuşları olan, birbiriyle alakasız her türlü cihaza tek bir isim verilip, org denmesini de hep yadırgamışımdır...  keyboardlar & piyanolar  başlıklı eski paylaşıma göz gezdirirseniz anlarsınız bu takıntımı... bu gereksiz takıntımda pek de haklı değilim dememin sebebi ise şu; aslında benim "org" denilip geçilmesini yadırgadığım cihazlar da "org" denen şeyin geliştirilmiş, elektronikleştirilmiş, dijitalleştirilmiş halleri... üstelik türkçe karşılıkları da yok ve tamamına org deyip geçmek de yanlış sayılmaz... benim takıntılı biçimde "gerçek org" dediğim ve hayranı olduğum şey aşağıdaki muhteşem varlık oluyor...

ilham perileri

ilham perileri (müzler) biraz sakat bir konuya dalasım geldi, bakalım işin içinden çıkabilecekmiyim... şu anda çok az bilgim var şu ünlü ilham perileri hakkında... şöyle bir olası kaynaklara da göz gezdireyim dedim, gözüm de korktu ama yıllardır hep ilgimi çeker bu ilham perileri... müzler de deniyor, musalar da... ingilizce muses... hemen her dilde yunanca orijinaline sadık kalınmış... Μοῦσαι (moũsai) ise orijinali oluyor... yunanca tabii... müz kelimesinin kökeni de "men" miş... bana pek bi alakasız geldi ama öyleymiş sonuçta... men kelimesi ise çok fazla ciddi anlamlar taşıyor: akıl, düşünce ve yaratıcılık!... umarım ingilizce insanoğlu denen "men" buradan gelmiyordur ama sanki öyle... bu kadarla da kalmıyor, bu 3 ana kavramın altını dolduran konular çok önemli; bilim, edebiyat ve sanat... konu ağır anlayacağınız... men kelimesinden köken aldığı söylenen müzler ise sanat, bilim ve edebiyat alanında eserler veren insanlara ilham getirmekle görevli periler.

concertgebouworkest'te üç bilkentli

meriç nisan soytutan (viyola), arcan isenkul (viyola), kerem erşahin (fagot) bilkent üniversitesi müzik hazırlık lisesi 11. sınıfta öğrenimlerine devam eden meriç nisan soytutan (viyola), arcan isenkul (viyola) ve kerem erşahin (fagot); c oncertgebouworkest young orkestrası tarafından davet edildiler... daha doğrusu; farklı ülkelerden toplam 73 seçilmiş öğrenci arasına girmeyi başardılar... 4-21 ağustos 2022 tarihleri arasında hollanda'da hem eğitim alacaklar hem de önemli solistlerle konser verecekler... concertgebouworkest ; 130 yılı aşkın bir süredir ara vermeden sesini duyuran, dünyanın en iyi orkestralarından biri olarak kabul ediliyor... concertgebouworkest young ise; adı üstünde, bu orkestranın uluslararası gençlik orkestrası oluyor... üç başarılı genç sanatçımız, bu orkestranın etkinliğine katılacaklar... concertgebouworkest young, avrupa ülkelerinde öğrenim gören 14-17 yaş grubundaki genç sanatçılara önemli bir tecrübe kazandırmayı ve eşitlik ilkesi içinde fırsat yar