mor karbasi

mor karbasi
bir dinleyen bir daha bırakamaz mor karbasi'yi... hiç bu kadar iddialı bir cümle kurmamıştım, zaten kurulmaması da gerekir ama mor karbasi bu cümleyi bence fazlasıyla hak ediyor... oldukça uzun bir süredir hakkında ne bulduysam okuyorum, bütün müziklerini dinledim defalarca, bütün videolarını da izledim diyebilirim... istisnasız, dünyanın her yerinde tanınıyor, dinleniyor ve çok seviliyor...  hakkında yazılan bir çok yorumu da hiç üşenmeden okudum, aptalca yapılan siyasi yorumları saymazsak -ki o yorumlar da çok az-, 1 adet bile olumsuz ifadeye rastlamadım!... sanatın içine o anlamsız fikirlerini ille de sokmaya çalışanlar bile, "sesi ve müziği harika, bir şey diyemem, ama dır dır vır vır......" şeklinde yazmak zorunda kalıyorlar mecburen... asyadan amerikaya, afrikadan, avrupaya ve avustralyaya kadar her coğrafyada ve kültürde bıraktığı etki de neredeyse aynı: her türlü duyguyu aynı anda yaşatabilen, üzerken umutlandırabilen ses...

sadece tek bir müzik türüne tutkulu, başka hiç bir müziğe zerre kadar pirim vermemeye özen gösteren saplantılı dinleyiciler bile mor karbasi'ye ayrıcalık tanıyorlar... mor karbasiye bu derece hayranlıkla bağlı kalınmasının ve en başta iddialı bir şekilde ifade etmiş olduğum gibi bırakılamamasının tek bir nedeni var: sanatını yaşayarak ve yaşatarak icra ediyor olması... büyük bir içtenlikle ve samimiyetle yaptığı tek şey bu... söylediği her kelimenin arkasında büyük hikayeler var... bir türlü unutulamayan hikayeler... şarkılarının dilini de anlamanıza hiç gerek yok... o şarkının ne anlattığını rahatlıkla anlayabiliyorsunuz... tabii şunu da ilave etmek durumundayım; ladino söylediği için zaten konuyu tahmin edebiliyorsunuz, o ayrı ama mor kabasi üzüntüyü de sevinci de hüzünlü söylemesine rağmen, siz ne anlattığını anlayabiliyorsunuz... o derece doğal bir aktarımı var yani... uzun uzun anlatmaya çalışmaktansa, ilk dinlediğimde donup kalmama sebep olan judia adlı parçasını paylaşayım... the beauty and the sea albümünden... klibinde kürt kökenli iranlı yönetmen bahman ghobadi'nin ünlü ve unutulmaz yapıtı kaplumbağalar da uçar filminin can alıcı sahneleri kullanılmış... bu filmi mutlaka izlemenizi öneririm bu arada...



ses bu kadar mı etkili ve doğru kullanılır!... topu topu 5 küsur dakikalık bir şarkı ama insanı oturduğu yere çivileyen bir eser... parça bitince "bu neydi yahu" deyip, bir kaç kere daha dinlememek oldukça güç... iddialı ifadeler kullanıyorum sürekli ama gerçekten böyle düşünüyorum ve böyle düşünmeyene de henüz rastlamadım... sadece benim düşüncem yada beğenim olsa, bu şekilde zaten yazamam...

judia, çok önemli bir şarkı... ben yukarıda filmde kullanılan versiyonunu paylaşmayı tercih ettim ve bu versiyon albümdeki halinden çok daha iyi bence... filmdeki görüntülerin kullanılmış olması da etkili tabii ama sadece dinlediğimde de bu versiyon bana daha etkileyici geliyor... albüm versiyonu için tıklayın... aşağıdaki bağlantıdan da resmi web sayfasına sosyal paylaşım sayfalarına ulaşabilirsiniz...

www.morkarbasi.com

judia'nın sözleri mor karbasi'nin annesine aitmiş... şarkının özü şu: "nereye gidersen git, adın her zaman yahudidir" judia aslında yahudi demek ama şarkıda kadın olarak algılanıyor...
Judia will be your name...

My mother kissed my forehead when I was born,
a kiss of love
my mother gave to me when I was born.

Filled with pain she said:
Judia, Judia will be your name [x2]

My mother lit the candles of Sabbath,
they illuminated my eyes
my father sang to me festive songs,
they remained in my heart.

And he said to me:
Judia, Judia will be your name [x2]

In my dark eyes,
in my dark hair
the flames of my country
burned like candles
like candles of consolation.

Silently, as they burned out they said:
Judia, Judia will be your name [x2]

And I wanted to run away,
and lose my way
to no longer carry the pain in my heart
the horrible mark on my chest
as they died screaming
and I cried by the river.

Judia, Judia will be your name.
sözlerinin türkçesini buldum ama bana çok alakasız geldi!... ingilizcesini paylaşayım, siz bakın çaresine... ingilizcesi de ne kadar isabetli bilmiyorum çünkü ispanyolcası ile pek de uyumlu gelmedi bana... neyse... yukarıdaki oldukça doğru sayılır...

yukarıda da bahsettiğim gibi, en önemli ladino şarkıcılarından biri mor karbasi... bu arada ladino, 15. yüzyıl ispanyolcası ile ibranice karışımı bir dil ve o dönemde ispanyadan sürülen yahudilerin ülkemize, daha doğrusu ege bölgesine taşıdığı dil oluyor... bilindiği üzere, ispanyadan sürgün edilen bu insanlar sefarad olarak tanınıyorlar ve oldukça köklü bir kültüre sahipler ancak yakın bir zamana kadar kullanılmaya devam eden bu dil maalesef bugün yok olmakla yüzyüze... sefarad, ibranicede ispanya demektir ve ispanyadan ayrılan yahudiler kendilerine sefarad demişlerdir... kullandıkları ladino dili ise ispanyolcanın kastilyano lehçesine türkçe, ibranice ve biraz da rumca kelimeler karışmış halidir... kaybolma tehlikesi altındaki ladino dili için genelde bu ifadeler kullanıyor ama ben bir ara ilgilenip okumuştum, ladino dilinin aslında o dönemde ispanyada kullanılan dil olduğu, oradan kovulan ve osmanlı devletine sığınan sefaradlar tarafından bir çok kelimenin osmanlıcaya sokulduğu da ifade ediliyor ve bu bana daha mantıklı geliyor...

shecharhoret paylaşayım arada, bu harika şarkıyı dinlerken okumaya devam edin... en az judia kadar güzel bir diğer karbasi şarkısı... yine ilk albüm olan the beauty and the sea'den... tabii şunu belirtmem şart, bu şarkıyı 1976 yılında da ofra haza seslendirmişti... diğer bir çok ladino şarkıcısı da seslendirmiştir...



düğün şarkısıymış aslında... yani öyle deniyor, yeni öğrendim... sözleri kabaca şunu anlatıyor: "aslında esmer değilim, bembeyazım ama yaz güneşi beni kara yaptı... denizciler bana esmer kız diyorlar, bir daha derlerse onlara giderim... kralın oğlu bana esmer kız diyor, bir daha derse ona giderim..." arkadaş böyle düğün şarkısı mı olur yahu:))... damadın suratına baka baka:))... neyse... benim en çok dikkatimi çeken şarkının ilk cümlesi oldu, gerisi hikaye... shecharhoret, esmer demek bu arada... bu parçanın devamı morenicadır ve ayrı bir şarkıdır...

bir şey yazınca, yarım bırakmak olmuyor, yahudiler ispanyadan neden sürgün edildiler? onu da yazayım bari... önemli konu, çünkü mor karbasi'yi bir bakıma o dönemin kastil-leon kraliçesi 1. isabella'ya ve aragon kralı 2. ferdinand'a borçluyuz... özellikle isabella'ya... özetle şöyle oldu; yahudiler çok eski dönemlerde yerleşmişlerdi aslında iber yarımadasına... ispanyada islamiyetin hakim olduğu dönemde, müslümanlar hıristiyanlara ve yahudilere hoşgörü ile yaklaşmışlardı ve özellikle yahudi halkın katkılarıyla ispanya oldukça gelişmişti ve hoşgörü ortamı ve refah sebebiyle ispanya yahudilerin göç ettiği bir yer olmuştu... bu süreçte kuzeyde dar bir alanda yaşayan katolikler zamanla güçlenerek ispanyanın tamamına 14. yüzyılda yeniden hakim oldular... tabii ilk yapmaya çalıştıkları, buradaki yahudileri hıristiyanlaştırmaya çalışmak oldu... bu plan ters tepti çünkü yarı yahudi yarı katolik tuhaf bir toplum oluştu... bazı yahudiler hıristiyanlığa geçtiler ancak bazıları hristiyan görünüp, yahudiliğe sadık kaldılar ve sonuçta yahudilik yer altına indi yani gizli ve bilinmeyen bir halk kitlesi doğdu... bu durum özellikle kendi geçmişinde de yahudilik bulunmakla birlikte koyu bir katolik olan isabellayı çok rahatsız ediyordu... gün geldi, isabella ile ferdinand evlendiler!... ferdinandı kullanmak için evlenmiştir bu isabella kesin... neyse, dedikodu yapmayalım... 1478 yılında engizisyonu kurdular ve 1492 yılına kadar dinini değiştirmeyen yahudileri yakarak öldürdüler... 1492 yılının başlarında kral ve kraliçe alhambra kararnamesini imzaladılar ve 31 temmuz tarihine kadar tüm yahudilerin bütün varlıklarını bırakarak ispanyayı terk etmelerini istediler... bu arada, 31 temmuz tarihi yahudiler için matem ve oruç günüdür yani o tarih özellikle seçilmiştir... uzatmayayım, 1492 yılında ispanyadan sürgün edilen yahudiler, daha sonra sicilya ve portekizden de uzaklaştırıldılar...



burası müzik bloğu, dolayısıyla her şey objektif olmak zorunda... 1735 yılında kurulan ispanya kraliyet tarih akademisi, tarihi kaynakları araştırmak ve belgeleri toplamak amacıyla görevlendirilmiştir... daha sonra resmi kimlik kazanan bu kurum real academia de historia başlığıyla tüm belgeleri yayınlamıştır... bu belgelere göre; yahudileri ispanyadan kovan sistem içinde etkin olan çoğu önemli kişinin de aslında sonradan katolik olan yahudilerdir!... bu dönme yahudiler konverso olarak tanımlanmaktaydılar... isabella'nın da geçmişinin musevi olması, sonradan koyu bir katoliğe dönüşmesi de en az bu kadar ilginç...

bu paylaşımda ben sadece şu kadarcık bir yorum yapayım: yahudiler, o dönemde matematikten anlayan, ticaret yapan, bilgili tek toplum idi... bir diğer ilginç nokta da şu; colomb'un da gizli yahudilerden olduğu konusunda ciddi belgeler var... özetle, aydın ve bilgili kesim her zaman sorun olarak görülmüştür ve yok edilmiştir... sonradan katolik olan konversolar için bile...

1492 yılında başka ne oldu? yine ispanya vardı gündemde... hem de dünyanın yeni keşfedilen öbür yakasında... yahudiler ispanyadan çıkarılmalarından sadece 2 ay sonra colomb amerika kıyılarına ulaştı... cenovalı kaşif ispanya krallığı himayesinde çıktı sefere ve karşı kıyıya ulaştığında kendisini karşılayan kızılderililerin ne kadar insancıl olduklarını, savaşmayı hatta kılıcı bile bilmediklerini yazdı seyir defterine... yazmakla kalmayıp, ispanya kraliçesine de anlattı... bizim şu ferdinand ile isabella kendisini barcelonada karşıladılar ve amiral yaptılar... yetmedi, keşfettiği bölgenin valisi de oldu colomb... colomb'u sevmediğim gibi, şimdi uzayda dolanan kaşifleri de sevmiyorum zerre kadar... ödüm kopuyor gariban bir gezegen keşfedeceğiz diye... aklımızdaki uzaylılar hep gelişmiş yaratıklar olduğu için üstünde durmuyoruz ama kalkıp da gariban bir gezegen keşfedersek olacakları tahmin etmek hiç de zor değil...

mor karbasi ve diğer ladino şarkıcılarının şarkıları bu sebeple hep hüzünlü ve üzüntülüdür... bu hüznü sesi ile en iyi yansıtanlardan biridir mor karbasi ve günümüzde ladino dilinin yaşaması için de gayret sarfetmektedir...


mor karbasi, 2008 yılında çıkardığı ilk albümü the beauty and the sea ile adını dünyaya duyurmayı başardı... çarpıcı sesi ve sahne performansları sayesinde kısa sürede dinleyici kitlesi hızla genişledi... ikinci albümü daughter of the spring ile de ladino'nun divası olarak anılmaya başlandı... özellikle bu albüm sonrasında dünyanın bir çok ülkesinde konserler verdi... la tsadika isimli üçüncü albümünde ise annesinden gelen fas kültürü ağır basıyor... 1986 yılında jerusalemde doğup büyüyen mor karbasi'nin babası ise iranlı bir musevi... bu sebeple farklı coğrafyalardan köken alan bir kültüre sahip ve bu renklilik doğal olarak müziğine de yansıyor... bu kültürlerden beslenen geleneksel ve anonim eserler yanında, kendisine ait eserleri de seslendiriyor mor karbasi... 2016 yılında da en son albümü ojos de novia çıktı piyasaya...

faslı annesi, büyükannesi, hatta daha da büyük annesi şarkıcı mor karbasinin ... kim bilir önceki büyük anneleri de şarkıcıdır da kendisi de bilmiyordur... özellikle anne tarafı çok fazla sanatçı ruhlu anladığım kadarıyla... annesi sürekli yanında mor karbasinin ve en büyük desteklerinden biri... ilham aldığı kişi de doğal olarak annesi... annesinin hikayeleri ve şarkı sözleri albümlerinde mor karbasinin... büyük annelerinin ortalıkta ulu orta şarkı söylemeleri büyük olasılıkla yasak idi çünkü o dönemlerde pek de hoş karşılanmazdı kadınların şarkı söylemeleri ama mor karbasi bugün dünyanın her yerinde şarkılarını seslendiriyor... 500 küsur yıllık kültürü yaşatmak için çabalıyor... eskiden ulu orta söylenemeyenleri bugün o söylüyor tıpkı diğer ladino şarkıcıları ve müzisyenleri gibi... ve bütün bunları da en iyi şekilde yapıyor...

son albümünden aynı adı taşıyan şarkısıyla bitireyim artık... ojos de novia... yani sevgilinin gözleri...

Yorumlar

  1. sayenizde daha da çok sevdim karbasiyi, elinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar