maestra nisan ak

nisan ak (fotoğraf: laura meoli-ferrigon)
nisan ak... ilk defa bir kaç ay önce, belki de 1 yıl kadar önce tanımıştım kendisini... gurur duymamak mümkün değil... ben bu kadar gurur duyuyorsam, ailesini ve kendisini bugünlere taşıyan öğretmenlerini düşünemiyorum bile... adını ilk kez kendisi için düzenlediği bir kampanyada duymuştum... bu günlerde yine bir kampanya düzenliyor... ve biraz da sıkılmış tabii eğitimi için katkı bekliyor olmaktan... ama ne yapsın?... hayalleri çok büyük idi... sadece bir kaç ay geçti, gördüğüm kadarıyla o hayaller hedeflere dönüşmüş bu kadar kısa sürede... sadece bir kaç adım kaldı belki de ve bence zaten çoktan olmuş ama hedefi orkestra şefi olmak...

keşke orkestra şefi olmak yerine, şef aşçı olmak isteseydi!... milyonların oluk oluk akıtıldığı yarışma programlarına katılırdı, olurdu biterdi ama garibim mutfağı değil de orkestrayı yönetmek istiyor... işi iş resmen... okumanın ayıp karşılandığı yerden çık, git tuttur orkestra yöneteceğim diye... hem de dünyanın bir ucunda... çalışma izni olsa, kim bilir vaktini nerelerde harcayıp çalışacak ve orkestra şefi olacak!... öyle diyor kendisi; keşke çalışma izni olsaymış da, bizleri rahatsız etmeseymiş!...

şimdi daha neler neler yazılır buraya ama sonuçta bir müzik bloğu burası... zaten asıl bahsetmek istediğim de nisan ak ın büyük adımlarla çıkmakta olduğu dev başarı basamakları...

koskoca ülkeden gencecik bir insan, her şeyi göze alarak hedeflerine yürümek için zorlu bir yola çıkıyor ve bu yola da öyle önüne gelen de çıkamıyor, türkiye tarihinde es kaza sadece bir kaç kişi ile birlikte kendisine de nasip oluyor bu yol ama elinden tutan yok!...

elinden tutan var aslında... bu yolu takdir edebilen bir avuç insan tutuyor elinden ve orkestra şefi olacak nisan ak... kaçarı yok, olacak... oldu zaten... çok iyi bir şef olacak nisan ak asıl hedef bu...

koskoca bir ülke! bir tanecik genci ne kadar çok üzüyor!... eğer nisan ve bu sayfada bahsetmeye çalıştığım diğer başarılı gençler; avrupa, amerika, avustralya, rusya, japonya yada kore vatandaşı olsalardı ne olurdu? sorusunun detayına da girmeye gerek yok... bırakın destek olmayı, sponsor olmayı, pamuklara sarılarak korunurlardı...

nisan ak (fotoğraf: amy guarino)
neyse...

bu sayfada en çok kullandığım kelime doğal olarak "çok" muş... sayfa istatistikleri öyle gösteriyor... arada müzik ile ilgili 8-10 kelime var... o da doğal... hemen ardından "neyse" kelimesi geliyor!... bu doğal değil işte!... müzik bloğunda ben neden zırt pırt "neyse" deyip yutkunmak ve üzerine 1 bardak soğuk su içmek zorunda kalıyorum ki!...

beni neden sürekli "neyse" demeye zorluyorsun türkiye?... birinin arp ı yok!... birinin flütü!... bir diğerinin viyolonseli!... neyse artık...:)...

bizler bu gencecik yeteneği yine katkı için kamera karşısına çıkarttık!... ve ben nisan ak ın sıkıntıyla da olsa sponsor aradığını görünce, zaten hakkında yapmayı planlamış olduğum bu paylaşımı hemen yapma kararı aldım... buradan destek olabilirsiniz nisan a...

orkestra şefi nisan ak
nisan ak... bir orkestra şefi... tamam, eğitimini tamamlaması lazımmış ama o eğitim zaten bitmeyecek ki!... bence orkestra şefi artık... bu kadar kişi onun batonuna ve gözlerine bakıyorsa çalmak için, o artık şeftir...

nisanak.com

ilk bestesini 15 yaşında yapmış olan nisan ak, bu aralar 25 yaşında... 9 yaşında gitar çalarak çıkmış yola... avni akyol anadolu güzel sanatlar lisesini tamamladıktan sonra tam burslu olarak istanbul bilgi üniversitesine birincilikle girmiş... turgut pöğün ve tolga tüzün ile kompozisyon çalışmış... bilgi üniversitesindeki eğitiminin son iki senesinde de mimar sinan güzel sanatlar üniversitesinde yarı zamanlı olarak şeflik eğitimine başlamış erdem çöloğlu ve antonio pirolli ile birlikte... istanbul bilgi üniversitesinden yüksek onur ve birincilikle mezun olan nisan ak, şu anda new york city üniversitesinde maurice peress ile birlikte lisans üstü şeflik eğitimine devam ediyor... bir yandan da çok önemli toplulukları da yönetiyor ve önemli müzisyenlerle çalışıyor... yani pişiriyorlar nisan ak ı:)...

ülkece hep konuşuruz; "ilk kadın pilot" "ilk kadın futbol hakemi" "ilk kadın vali" vs vs vs... bana bu çok itici geliyor ama kadınların bu kadar sınırlar içine hapsedildiği dünyada (ülkemizde değil, dünyamızda) zannedersem işin bu kısmı da çok önemli aslında... her ne kadar "kadın-erkek yok, insan var" diyorsak da; inci özdil ve sera tokay gibi çok önemli isimlere bir üçüncüsü katıldı artık...

[not: ilk iki önemli isim için resmi sayfa ve güvenilir kaynak neden yok?]

kadının doğasına ters!...

tabii ki ters, bence de ters:)... sen kadın halinle kalk ağzına kadar erkeklerle dolu koskoca orkestrayı yönet!... hem de suratlarına suratlarına sopa salla:)... olacak iş mi? yahu...

f 16 pilotluğu da ters idi bir zamanlar kadınlar için ama bilimsel olarak kanıtlanmış bir de gerçeklik var: kadınlar anatomik olarak erkeklere oranla çok daha uygun bir anatomiye sahipler!... haydi buyrun bakalım... aaa pardon yahu ben unutmuşum bilimin çok da önemli olmadığını...

erkekler: bi susun yahu... valla her yerde erkek görmekten bıktım ben... bakın; benim bu basit bloğum bile ağırlıklı olarak hanımlardan oluşuyor!... eh ne yapayım yani? tuttuğunu koparan, çok çalışan, ne pahasına olursa olsun hedeflerine mutlaka ulaşan onlar ağırlıklı olarak...

bebek doğurup, yetiştiren insanların doğasına hiç bir şey ters olamaz!... yeter ki erkek milleti engel olmasın...

her kim ise; "orkestra şefliği kadının doğasına ters" diyen o erkek orkestra şefi, nisan ak dünya çapında söz sahibi bir orkestra şefi olduğunda -ki bu ay içinde eğitimi bitiyor!- bakalım nisanı mı ters bulacak yoksa doğayı mı?
“Öncelikle müziği kimsenin bilmediği kadar iyi bilmelisin. Maestranın anlamı öğretmen demek. Orkestrada 100 kişi var, hepsinden iyi bilmen gerekiyor. Sonra bir standart vardır: 3 prova 1 konser. Her prova 3 saat sürer ve toplam 9 saatte, iki saatlik bir programı orkestra üyelerinin öğrenmesi gerekir. Onu nasıl işleyeceksin? Konçerto, üvertür, senfoni olur genelde. Bunu hangi zamanlamaya göre yapacaksın? Programlı olmak çok önemli. Orkestra bunu çok önemsiyor. Çünkü onların vaktini harcamıyorsun. Tüm müzisyenlerin tek amacı var: iyi müzik yapmak. Bu kadar kısıtlı sürede o amaca sen ne kadar hizmet ediyorsun? Bu önemli. Son olarak da yaklaşım. Bazı şefler var. stratejik olarak daha sertler, bazıları da daha yumuşak. Ama bunu çok iyi dengelemek gerekiyor. Çok yumuşak olamazsın. Ben programlılığa önem veriyorum. Herkes işini yapıyorsa sert olmama gerek yok. Güler yüzlü eğlene eğlene üç saat prova yapar gideriz. Ama bir pasajda eksiklik görürsem, direktifimi yapmadığımı görürsem daha sert uyarırım. Bunun bir dengesi var.”
of of offf:)... berlin sinfonietta yandı bu yaz:)... çünkü 2016 yazında o orkestrayı yönetecek nisan ak... bu çok büyük bir başarı... orkestra şefinin sadece baton sallayan havalı biri olmadığını ve tam olarak ne anlama geldiğini belirtmek için yukarıdaki ifadelerini alıntıladım aslında... bu çok zor yolda henüz ilk büyük adımlarını atıyor nisan ak... ben yukarıda kendisi için orkestra şefi oldu diyorum ama kendisi 10 sene sonra diyor!... önce şef asistanı olacak nisan ak...
“Bir orkestra şefi bir müziği çok farklı yönetebilir. Sen müziği çalışıyorsun önce. Ardından orkestrayı yönetirken şefi izliyorsun. Yaptığı her değişikliği not ediyorsun. Mesela bir yerde bir durma var. O durma açık. Ne kadar duracağı şefe bağlı. En basitinden onu not alıyorsun. Tempoyu ne kadar düşürdü, hızlanınca ne kadar tempo aldı? Piyano –kısık ses demek- dedi mesela ne kadar kısık ses? Obua solo var ve altında enstrümanlar var, onların dengesi nasıl? Bütün bunları not alıyorsun. Sanki orkestra şefine bir şey olursa orkestrayı sen yönetecekmişsin gibi çalışıyorsun. Bir yerde şefin dublörü gibi hazırlanıyorsun.”
alıntılar: 10 sene içinde şef olacağım. Kesin!

hürriyet gazetesindeki röportajı oldukça uzun ve okuması çok keyifli... ben en fazla 1-2 alıntı yapabiliyorum buraya, siz tamamını mutlaka okuyun derim...

ben özellikle ailesini kutluyorum... müzisyen bir aileye doğmamış nisan ak... bu çok önemli bir konu... kendi tabiriyle senfoninin içine doğmamış ve ilk senfonisi de 10 yaşında izlemiş!... bunlar çok önemli detaylar... bir önemli detay daha var; akbil sesini duyunca, notasını ve aralığını da duymak gibi!... eee kolay değil bu işler:)...


ben en çok bu fotosunu beğenmiştim ama orkestra şefinden bahseden bir yazıda kalkıp da bunu koymayı uygun bulmamıştım en başa ama mutlaka paylaşmam lazım diye düşündüm... ülkemizin sayısı bir elin 5 parmağına ulaşmayan hanım orkestra şeflerinden birinin metalci selamına bayıldım... aslında özellikle rockçıların uğrak yeri olan, ciddi klasik müzikçilerimizin girip de okumaya utanabilecekleri bu sayfaya iyi gider düşüncesiyle bu fotoyu da paylaştım izni filan olmadan...

bir orkestra şefinin "halkın maruz kaldığı sesleri bilmek zorunda olması" zannedersem işin en zor kısmı!... :) şimdi balkona çıktım ve maruz kaldığım sesleri bir de bu yönü ile dinledim!... hakikaten zor:)...

nisan ak bilmeli ki; bu zorlukları bilmesek de, anlayabilen bir avuç insan var bu ülkede... dünyanın kalbur üstü bütün büyük orkestralarında kendisini izleyeceğimizden ben kesinlikle eminim... 10 sene içinde diyor nisan ama bence 5 sene içinde olacak... yani 30 yaşında iken... ve ben bir şeyden daha eminim; henüz 30-35 yaşındaki bir nisan ak kim bilir neler hedefliyor olacak!...

Schumann Piano Concerto ∙ Queens College Orhcestra ∙ Adam Ali ∙ Nisan Ak




Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar